Deprem
Hakkında Teknik Bilgiler
Deprem
Nedir ?
Yerkabuğu
içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar
halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayına
"DEPREM" denir.
Deprem,
insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da
oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına
uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.
Depremin
nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde
yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini
ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına
"SİSMOLOJİ" denir.
Depremin
Oluş Nedenleri ve Türleri
Dünyanın iç
yapısı konusunda, jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin
desteklediği bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre, yerkürenin dış
kısmında yaklaşık 70-100 km.kalınlığında oluşmuş bir taşküre (Litosfer) vardır.
Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürede yer alır.Litosfer ile çekirdek arasında
kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuşağa Manto adı verilir. Manto'nun altındaki
çekirdeğin Nikel-Demir karışımından oluştuğu kabul edilmektedir.Yerin, yüzeyden
derine gidildikçe ısının arttığı bilinmektedir. Enine deprem dalgalarının yerin
çekirdeğinde yayılamadığı olgusundan giderek çekirdeğin sıvı bir ortam olması
gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Manto
genelde katı olmakla beraber yüzeyden derine inildikçe içinde yerel sıvı
ortamları bulundurmaktadır.
Taşküre'nin
altında Astenosfer denilen yumuşak Üst Manto bulunmaktadır.Burada oluşan
kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, taş kabuk parçalanmakta
ve birçok "Levha"lara bölünmektedir. Üst Manto'da oluşan konveksiyon
akımları, radyoaktivite nedeni ile oluşan yüksek ısıya bağlanmaktadır.
Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe taşyuvarda gerilmelere ve daha
sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların oluşmasına neden olmaktadır.
Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar
üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup,
birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler.
Konveksiyon
akımlarının yükseldiği yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaşmakta ve buradan
çıkan sıcak magmada okyanus ortası sırtlarını oluşturmaktadır. Levhaların
birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen
levhalardan biri aşağıya Manto'ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını
oluşturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduğu bu ardışıklı olay
tatkürenin altında devam edip gitmektedir.
İşte
yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini
sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu
levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza
çıkmaktadır. Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların
birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde
olusmaktadır.
Yukarıda,
yerkabuğunu oluşturan "Levha"ların, Astenosferdeki konveksiyon
akımları nedeniyle hareket halinde olduklarını ve bu nedenle birbirlerini
ittiklerini veya birbirlerinden açıldıklarını ve bu olayların meydana geldiği
zonların da deprem bölgelerini oluşturduğunu söylemistik.
Birbirlerini
iten ya da diğerinin altına giren iki levha arasında, harekete engel olan bir
sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket edebilmesi için bu sürtünme
kuvvetinin giderilmesi gerekir.
İtilmekte
olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir
hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok
niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen deprem (sarsıntı)
dalgaları ortaya çıkar.Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş
yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır. Bu sırada yeryüzünde, bazen
gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve FAY adı verilen arazi kırıkları
oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey tabakaları ile
gizlenmiş olabilir. Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yerüzüne kadar
çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay yeniden oynayabilir.
Depremlerinin
olusumunun bu sekilde ve "Elastik Geri Sekme Kuramı" adı altında
anlatımı 1911 yılında Amerikalı Reid tarafından yapılmıştır ve laboratuvarlarda
da denenerek ispatlanmıştır.
Bu kurama
göre, herhangibir noktada, zamana bağımlı olarak, yavaş yavaş oluşan birim
deformasyon birikiminin elastik olarak depoladığı enerji, kritik bir değere
eriştiğinde, fay düzlemi boyunca var olan sürtünme kuvvetini yenerek, fay
çizgisinin her iki tarafındaki kayaç bloklarının birbirine göreli hareketlerini
oluşturmaktadır. Bu olay ani yer değiştirme hareketidir. Bu ani yer
değiştirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon enerjisinin açığa
çıkması, boşalması, diğer bir deyişle mekanik enerjiye dönüşmesi ile ve sonuç
olarak yer katmanlarının kırılma ve yırtılma hareketi ile olmaktadır.
Aslında
kayaların, önceden bir birim yerdeğiştirme birikimine uğramadan kırılmaları
olanaksızdır. Bu birim yer değiştirme hareketlerini, hareketsiz görülen
yerkabuğunda, üst mantoda oluşan konveksiyon akımları oluşturmakta, kayalar
belirli bir deformasyona kadar dayanıklılık gösterebilmekte ve sonrada
kırılmaktadır. İşte bu kırılmalar sonucu depremler oluşmaktadır. Bu olaydan
sonra da kayalardan uzak zamandan beri birikmiş olan gerilmelerin ve enerjinin
bir kısmı ya da tamamı giderilmiş olmaktadır.
Çoğunlukla
bu deprem olayı esnasında oluşan faylarda, elastik geri sekmeler (atım), fayın
her iki tarafında ve ters yönde oluşmaktadırlar.
FAYLAR genellikle
hareket yönlerine göre isimlendirilirler. Daha çok yatay hareket sonucu meydana
gelen faylara "Doğrultu Atımlı Fay"denir. Fayın oluşturduğu iki ayrı
blokun birbirlerine göreli olarak sağa veya sola hareketlerinden de
bahsedilebilinir ki bunlar sağ veya sol yönlü doğrultulu atımlı faya bir
örnektir.
Düsey
hareketlerle meydana gelen faylara da "Egim Atımlı Fay"denir.
Fayların çoğunda hem yatay, hem de düsey hareket bulunabilir.
Deprem
Türleri
Depremler
oluş nedenlerine göre degişik türlerde olabilir. Dünyada olan depremlerin büyük
bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa
baska doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yukarıda anlatılan
levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle "TEKTONİK" depremler
olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında
olusurlar.Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan
depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler
"VOLKANİK" depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu
oluşurlar.Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki
fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları
patlamalarla bu tür depremlerin maydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla
ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya ve
İtalya'da olusan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif
yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.
Bir başka
tip depremler de "ÇÖKÜNTÜ" depremlerdir. Bunlar yer altındaki
boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde
erime sonucu oluşan boşlukları tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme
alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar
ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir.
Odağı deniz
dibinde olan Derin Deniz Depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan
ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara
(Tsunami) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya'da Tsunami'den 1896
yılında 30.000 kisi ölmüstür.
Deprem
Parametreleri
Herhangibir
deprem oluştuğunda, bu depremim tariflenmesi ve anlaşılabilmesi için
"DEPREM PARAMETRELERİ" olarak tanımlanan bazı kavramlardan söz
edilmektedir. Aşağıda kısaca bu parametrelerin açıklaması yapılacaktır.
- ODAK NOKTASI
(HİPOSANTR)
Odak noktası
yerin içinde depremin enerjisinin ortaya çıktığı noktadır.Bu noktaya odak
noktası veya iç merkez de denir.Gerçekte , enerjinin ortaya çıktığı bir nokta
olmayıp bir alandır , fakat pratik uygulamalarda nokta olarak kabul
edilmektedir.
- DIŞ MERKEZ (EPİSANTR)
Odak
noktasına en yakın olan yer üzerindeki noktadır.Burası aynı zamanda depremin en
çok hasar yaptığı veya en kuvvetli larak hissedildiği noktadır.Aslında bu , bir
noktadan çok bir alandır.Depremin dış merkez alanı depremin şiddetine bağlı
olarak çeşitli büyüklüklerde olabilir. Bazen büyük bir depremin odak noktasının
boyutları yüzlerce kilometreyle de belirlenebilir.Bu nedenle "Episantr
Bölgesi" ya da "Episantr Alanı" olarak tanımlama yapılması
gerçeğe daha yakın bir tanımlama olacaktır.
- ODAK DERİNLİĞİ :
Depremde
enerjinin açığa çıktığı noktanınyeryüzünden en kısa uzaklığı, depremin odak
derinliği olarak adlandırılır. Depremler odak derinliklerine göre
sınıflandırılabilir.Bu sınıflandırma tektonik depremler için geçerlidir.Yerin
0-60 km.derinliğinde olan depremler sığ deprem olarak nitelenir.Yerin 70-300
km.derinliklerinde olan depremler orta derinlikte olan depremlerdir.Derin
depremler ise yerin 300 km.den fazla derinliğinde olan depremlerdir.Türkiye'de
olan depremler genellikle sığ depremlerdir ve derinlikleri 0-60
km.arasındadır.Orta ve derin depremler daha çok bir levhanın bir diğer levhanın
altına girdiği bölgelerde olur.Derin depremler çok genis alanlarda hissedilir ,
buna karşılık yaptıkları hasar azdır.Sığ depremler ise dar bir alanda
hissedilirken bu alan içinde çok büyük hasar yapabilirler.
- EŞŞİDDET (İZOSEİT)
EĞRİLERİ :
Aynı
şiddetle sarsılan noktaları birbirine bağlayan noktalara denir. Bunun
tamamlanmasıyla eşşıddet haritası ortaya çıkar. Genelde kabul edilmiş duruma
göre, eğrilerin oluşturduğu yani iki eğri arasında kalan alan, depremlerden
etkilenme yönüyle, şiddet bakımından sınırlandırılmış olur. Bu nedenle depremin
şiddeti eşşiddet eğrileri üzerine değil, alan içerisine yazılır.
- ŞİDDET :
Herhangibir
derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği bir noktadaki etkisinin
ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle depremin şiddeti, onun
yapılar, doğa ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Bu etki,
depremin büyüklüğü, odak derinliği, uzaklığı yapıların depreme karşı gösterdiği
dayanıklılık dahi değişik olabilmektedir. Şiddet depremin kaynağındaki
büyüklüğü hakkında doğru bilgi vermemekle beraber, deprem dolayısıyla oluşan
hasarı yukarıda belirtilen etkenlere bağlı olarak yansıtır.
Depremin
şiddeti, depremlerin gözlenen etkileri sonucunda ve uzun yılların vermiş olduğu
deneyimlere dayanılarak hazırlanmış olan "Şiddet Cetvelleri"ne göre
değerlendirilmektedir. Diğer bir deyişle "Deprem Şiddet Cetvelleri"
depremin etkisinde kalan canlı ve cansız herşeyin depreme gösterdiği tepkiyi
değerlendirmektedir. Önceden hazırlanmış olan bu cetveller, her şiddet
derecesindeki depremlerin insanlar, yapılar ve arazi üzerinde meydana
getireceği etkileri belirlemektedir.
Bir deprem
oluştuğunda, bu depremin herhangibir noktadaki şiddetini belirlemek için, o
bölgede meydana gelen etkiler gözlenir. Bu izlenimler Şiddet Cetveli'nde hangi
şiddet derecesi tanımına uygunsa, depremin şiddeti, o şiddet derecesi olarak
değerlendirilir. Örneğin; depremin neden olduğu etkiler, şiddet cetvelinde VIII
şiddet olarak tanımlanan bulguları içeriyorsa, o deprem VIII şiddetinde bir
deprem olarak tariflenir. Deprem Şiddet Cetvellerinde, şiddetler romen
rakamıyla gösterilmektedir. Bugün kullanılan batlıca şiddet cetvelleri
değiştirilmiş "Mercalli Cetveli (MM)" ve "Medvedev-Sponheur-Karnik
(MSK)" şiddet cetvelidir. Her iki cetvelde de XII şiddet derecesini
kapsamaktadır. Bu cetvellere göre,şiddeti V ve daha küçük olan depremler
genellikle yapılarda hasar meydana getirmezler ve insanların depremi hissetme
şekillerine göre değerlendirilirler.
VI-XII
arasındaki şiddetler ise, depremlerin yapılarda meydana getirdiği hasar ve
arazide oluşturduğu kırılma, yarılma, heyelan gibi bulgulara dayanılarak
değerlendirilmektedir.
- MAGNİTÜD :
Deprem
sırasında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Enerjinin
doğrudan doğruya ölçülmesi olanağı olmadığından, Amerika Birleşik
Devletleri'nden Prof.C.Richter tarafından 1930 yıllarında bulunan bir yöntemle
depremlerin aletsel bir ölçüsü olan "Magnitüd" tanımlanmıştır. Prof .Richter,
episantrdan 100 km. uzaklıkta ve sert zemine yerlestirilmis özel bir
sismografla (2800 büyütmeli, özel periyodu 0.8 saniye ve %80 sönümü olan bir
Wood-Anderson torsiyon Sismografı ile) kaydedilmiş zemin hareketinin mikron
cinsinden (1 mikron 1/1000 mm) ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre
logaritmasını bir depremin "magnitüdü" olarak tanımlamıştır. Bugüne
dek olan depremler istatistik olarak incelendiğinde kaydedilen en büyük
magnitüd değerinin 8.9 olduğu görülmektedir(31 Ocak 1906 Colombiya-Ekvator ve
2Mart 1933 Sanriku-Japonya depremleri).
Magnitüd,
aletsel ve gözlemsel magnitüd değerleri olmak üzere iki gruba
ayrılabilmektedir.
Aletsel
magnitüd, yukarıda da belitildiği üzere, standart bir sismografla kaydedilen
deprem hareketinin maksimum genlik ve periyod değeri ve alet kalibrasyon
fonksiyonlarının kullanılması ile yapılan hesaplamalar sonucunda elde
edilmektedir. Aletsel magnitüd değeri, gerek hacim dalgaları ve gerekse yüzey
dalgalarından hesaplanılmaktadır.
Genel
olarak, hacim dalgalarından hesaplanan magnitüdler (m), ile yüzey dalgalarından
hesaplanan mağnitüdler de (M) ile gösterilmektedir. Her iki magnitüd değerini
birbirine dönüştürecek bazı bağıntılar mevcuttur.
Gözlemsel
magnitüd değeri ise, gözlemsel inceleme sonucu elde edilen episantr şiddetinden
hesaplanmaktadır. Ancak, bu tür hesaplamalarda, magnitüd-şiddet bağıntısının
incelenilen bölgeden bölgeye değiştiği de gözönünde tutulmalıdır.
Gözlemevleri
tarafından bildirilen bu depremin magnitüdü depremin enerjisi hakkında fikir
vermez. Çünkü deprem sığ veya derin odaklı olabilir. Magnitüdü aynı olan iki
depremden sığ olanı daha çok hasar yaparken, derin olanı daha az hasar
yapacağından arada bir fark olacaktır. Yine de Richter ölçeği (magnitüd)
depremlerin özelliklerini saptamada çok önemli bir unsur olmaktadır.
Depremlerin
şiddet ve magnitüdleri arasında birtakım ampirik bağıntılar çıkarılmıştır. Bu
bağıntılardan şiddet ve magnitüd değerleri arasındaki dönüşümleri aşağıdaki
gibi verilebilir.
Siddet
|
IV
|
V
|
VI
|
VII
|
VIII
|
IX
|
X
|
XI
|
XII
|
Richter Magnitüdü
|
4
|
4.5
|
5.1
|
5.6
|
6.2
|
6.6
|
7.3
|
7.8
|
8.4
|
DEPREMİN DİĞER ÖZELLİKLERİ :
Bazen büyük
bir deprem olmadan önce küçük sarsıntılar olur. Bu küçük sarsıntılara
"ÖNCÜ DEPREMLER" denilmektedir. Büyük bir depremin oluşundan sonra da
belki birkaç yüz adet küçük deprem olmaya devam etmektedir. Bu küçük depremler
"ARTÇI DEPREMLER" olarak isimlendirilir ve büyük depremin oluş anına
göre bunların şiddetinde ve sayısında azalım görülür.
Şiddet
cetvellerinin açıklamasına geçmeden önce, burada kullanılacak terimlerin
belirtilmesine çalışılacaktır. Özel bir şekilde depreme dayanıklı olarak
projelendirilmemiş yapılar üç tipe ayrılmaktadır:
A Tipi : Kırsal konutlar, kerpiç yapılar,
kireç ya da çamur harçlı moloz taş yapılar.
B Tipi : Tuğla yapılar, yarım kagir yapılar,
kesme taş yapılar, beton biriket ve hafif prefabrike yapılar.
C Tipi : Betonarme yapılar, iyi yapılmış
ahşap yapılar.
Siddet
derecelerinin açıklanmasında kullanılan az, çok ve pekçok deyimleri ortalama
bir değer olarak sırasıyla, %5, %50 ve %75 oranlarını belirlemektedir.
Yapılardaki
hasar ise beş gruba ayrılmıştır :
Hafif Hasar
: İnce
sıva çatlaklarının meydana gelmesi ve küçük sıva parçalarının dökülmesiyle
tanımlanır.
Orta Hasar : Duvarlarda küçük çatlakların meydana
gelmesi, oldukça büyük sıva parçalarının dökülmesi, kiremitlerin kayması,
bacalarda çatlakların oluşması ve bazı baca parçalarının aşağıya düşmesiyle
tanımlanır.
Ağır Hasar : Duvarlarda büyük çatlakların meydana
gelmesi ve bacaların yıkılmasıyla tanımlanır.
Yıkıntı : Duvarların yarılması, binaların bazı
kısımlarının yıkılması ve derzlerle ayrılmış kısımlarının bağlantısını
kaybetmesiyle tanımlanır.
Fazla
Yıkıntı : Yapıların
tüm olarak yıkılmasıyla tanımlanır.
Şiddet
çizelgelerinin açıklanmasında her şiddet derecesi üç bölüme ayrılmıştır.
Bunlardan;
a) Bölümünde
depremin kişi ve çevre,
b) Bölümünde
depremin her tipteki yapılar,
c) Bölümünde
de depremin arazi üzerindeki etkileri belirtilmistir.
· MSK Siddet Cetveli
:
I- Duyulmayan
(a) : Titreşimler insanlar tarafından
hissedilmeyip, yalnız sismograflarca kaydedilirler.
II- Çok Hafif
(a) : Sarsıntılar yapıların en üst
katlarında ,dinlenme bulunan az kişi tarafından hissedilir.
III- Hafif
(a) : Deprem ev içerisinde az kişi,
dışarıda ise sadece uygun şartlar altındaki kişiler tarafından hissedilir.
Sarsıntı, yoldan geçen hafif bir kamyonetin meydana getirdiği sallantı gibidir.
Dikkatli kişiler, üst katlarda daha belirli olan asılmış eşyalardaki hafif
sallantıyı izleyebilirler.
IV- Orta Şiddetli
(a) : Deprem ev içerisinde çok,
dışarıda ise az kişi tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen ağır yüklü
bir kamyonun oluşturduğu sallantı gibidir. Kapı, pencere ve mutfak eşyaları
v.s. titrer, asılı eşyalar biraz sallanır. Ağzı açık kaplarda olan sıvılar
biraz dökülür. Araç içerisindeki kişiler sallantıyı hissetmezler.
V- Şiddetli
(a) : Deprem, yapı içerisinde
herkes, dışarıda ise çok kişi tarafından hissedilir. Uyumakta olan çok kişi
uyanır, az sayıda dışarı kaçan olur. Hayvanlar huysuzlanmaya başlar. Yapılar
baştan aşağıya titrerler, asılmış eşyalar ve duvarlara asılmış resimler önemli
derecede sarsılır. Sarkaçlı saatler durur. Az miktarda sabit olmayan eşyalar
yerlerini değistirebilirler ya da devrilebilirler. Açık kapı ve pencereler
şiddetle itilip kapanırlar, iyi kilitlenmemiş kapalı kapılar açılabilir. İyice
dolu, ağzı açık kaplardaki sıvılar dökülür. Sarsıntı yapı içerisine ağır bir
eşyanın düşmesi gibi hissedilir.
(b) : A tipi yapılarda hafif hasar
olabilir.
(c) : Bazen kaynak sularının debisi
değişebilir.
VI- Çok Şiddetli
(a) : Deprem ev içerisinde ve
dışarıda hemen hemen herkes ratafından hissedilir. Ev içerisindeki birçok kişi
korkar ve dışarı kaçarlar, bazı kişiler dengelerini kaybederler. Evcil
hayvanlar ağıllarından dışarı kaçarlar. Bazı hallerde tabak, bardak v.s.gibi
cam eşyalar kırılabilir, kitaplar raflardan aşağıya düşerler. Ağır mobilyalar
yerlerini değiştirirler.
(b) : A tipi çok ve B tipi az
yapılarda hafif hasar ve A tipi az yapıda orta hasar görülür.
(c) : Bazı durumlarda nemli
zeminlerde 1 cm.genişliğinde çatlaklar olabilir. Dağlarda rastgele yer
kaymaları, pınar sularında ve yeraltı su düzeylerinde değişiklikler
görülebilir.
VII- Hasar Yapıcı
(a) : Herkes korkar ve dışarı kaçar,
pek çok kişi oturdukları yerden kalkmakta güçlük çekerler. Sarsıntı, araç
kullanan kişiler tarafından önemli olarak hissedilir.
(b) : C tipi çok binada hafif hasar,
B tipi çok binada orta hasar, A tipi çok binada ağır hasar, A tipi az binada
yıkıntı görülür.
(c) : Sular çalkalanır ve bulanır.
Kaynak suyu debisi ve yeraltı su düzeyi değişebilir. Bazı durumlarda kaynak
suları kesilir ya da kuru kaynaklar yeniden akmaya başlar. Bir kısım kum çakıl
birikintilerinde kaymalar olur. Yollarda heyelan ve çatlama olabilir. Yeraltı
boruları ek yerlerinden hasara uğrayabilir. Taş duvarlarda çatlak ve yarıklar
oluşur.
VIII- Yıkıcı
(a) : Korku ve panik meydana gelir.
Araç kullanan kişiler rahatsız olur. Ağaç dalları kırılıp, düşer. En ağır
mobilyalar bile hareket eder ya da yer değiştirerek devrilir. Asılı lambalar
zarar görür.
(b) : C tipi çok yapıda orta hasar,
C tipi az yapıda ağır hasar, B tipi çok yapıda ağır hasar, A tipi çok yapıda
yıkıntı görülür. Boruların ek yerleri kırılır. Abide ve heykeller hareket eder
ya da burkulur. Mezar taşları devrilir. Taş duvarlar yıkılır.
(c) : Dik şevli yol kenarlarında ve
vadi içlerinde küçük yer kaymaları olabilir. Zeminde farklı genişliklerde
cm.ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Göl suları bulanır, yeni kaynaklar meydana
çıkabilir. Kuru kaynak sularının akıntıları ve yeraltı su düzeyleri değişir.
IX- Çok Yıkıcı
(a) : Genel panik. Mobilyalarda
önemli hasar olur. Hayvanlar rastgele öte beriye kaçışır ve bağrışırlar.
(b) : C tipi çok yapıda ağır hasar,
C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda yıkıntı, B tipi az yapıda fazla
yıkıntı ve A tipi çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Heykel ve sütunlar düşer.
Bentlerde önemli hasarlar olur. Toprak altındaki borular kırılır. Demiryolu
rayları eğrilip, bükülür yollar bozulur.
(c) : Düzlük yerlerde çokça su, kum
ve çamur tasmaları görülür. Zeminde 10 cm. genişliğine dek çatlaklar oluşur.
Eğimli yerlerde ve nehir teraslarında bu çatlaklar 10 cm.den daha büyüktür.
Bunların dışında, çok sayıda hafif çatlaklar görülür. Kaya düşmeleri, birçok
yer kaymaları ve dağ kaymaları, sularda büyük dalgalanmalar meydana gelebilir.
Kuru kayalar yeniden sulanır, sulu olanlar kurur.
X- Ağır Yıkıcı
(b) : C tipi çok yapıda yıkıntı, C
tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda fazla yıkıntı, A tipi pek çok yapıda
fazla yıkıntı görülür. Baraj, bent ve köprülerde önemli hasarlar olur. Tren
yolu rayları eğrilir. Yeraltındaki borular kırılır ya da eğrilir. Asfalt ve
parke yollarda kasisler olusur.
(c) : Zeminde birkaç desimetre
ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Bazen 1 m. genişliğinde çatlaklar da olabilir.
Nehir teraslarında ve dik meyilli yerlerde büyük heyelanlar olur. Büyük kaya
düşmeleri meydana gelir. Yeraltı su seviyesi değişir. Kanal, göl ve nehir
suları karalar üzerine taşar. Yeni göller olusabilir.
XI - Çok Ağır Yıkıcı
(b) : İyi yapılmış yapılarda,
köprülerde, su bentleri, barajlar ve tren yolu raylarında tehlikeli hasarlar
olur. Yol ve caddeler kullanılmaz hale gelir. Yeraltındaki borular kırılır.
(c) : Yer, yatay ve düşey
doğrultudaki hareketler nedeniyle geniş yarık ve çatlaklar tarafından önemli
biçimde bozulur. Çok sayıda yer kayması ve kaya düşmesi meydana gelir. Kum ve
çamur fışkırmaları görülür.
XII- Yok Edici (Manzara Değişir)
(b) : Pratik olarak toprağın altında
ve üstündeki tüm yapılar baştanbaşa yıkıntıya uğrar.
(c) : Yer yüzeyi büsbütün değişir.
Geniş ölçüde çatlak ve yarıklarda, yatay ve düşey hareketlerin yön miktarları
izlenebilir. Kaya düşmeleri ve nehir versanlarındaki göçmeler çok geniş bir
bölgeyi kaplarlar. Yeni göller ve çağlayanlar oluşur.
Şiddet
|
Zemin
İvmesi (gal) (0.1-0.5 sn periyod aralığı için)
|
Yer
Titresiminin (0.5-2 sn periyod hızı cm/sn aralığı için)
|
YAPI TİPLERİ
|
||
Ax
|
Bx
|
Cx
|
|||
V
|
12-15
|
1.0-2.0
|
%5 Hafif
hasar
|
-
|
-
|
VI
|
25-50
|
2.1-4.0
|
% 5 Orta
Hasar
% 50 Hafif Hasar
|
%5 Hafif hasar
|
-
|
VII
|
50-100
|
4.1-8.0
|
% 5
Yıkıntı
% 50 Agır
Hasar
|
%5 Orta hasar
|
% 5 Hafif
hasar
|
VIII
|
100-200
|
8.1-16.0
|
% 5 Fazla Yıkıntı
% 50
Yıkıntı
|
%5 Yıkıntı
% 50 Agır
Hasar
|
% 5 Agır
hasar
% 50 Orta
Hasar
|
IX
|
200-400
|
16.1-32.0
|
% 50 Fazla Yıkıntı
|
% 5 Fazla Yıkıntı
%50
Yıkıntı
|
% 5
Yıkıntı
% 50 Agır
Hasar
|
X
|
400-800
|
32.1-64.0
|
% 75 Fazla Yıkıntı
|
%50 Fazla
Yıkıntı
|
% 5 Fazla
Yıkıntı
% 50
Yıkıntı
|
Aşağıdaki
teknik bilgiler Kandilli rasathanesinden alınmıştır.
Depremle
İlgili Sıkça Sorulan Sorular
Dünyada
kaydedilen en büyük deprem hangisidir?
1900 den bu yana kaydedilen en büyük deprem, 22 Mayıs 1960'ta Şilide olmuştur (magnitude 9.5 Mw).
1900 den bu yana kaydedilen en büyük deprem, 22 Mayıs 1960'ta Şilide olmuştur (magnitude 9.5 Mw).
Yeryüzünde
en az sallanan kıta hangisidir?
Depremi en az olan kıta Antartikadır.
Depremi en az olan kıta Antartikadır.
Magnitüd
ve Şiddet arasındaki fark nedir?
Magnitüd depremin kaynağında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü; şiddet ise depremin yapılar ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür.(Magnitüd / Şiddet karşılaştırması)
Magnitüd depremin kaynağında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü; şiddet ise depremin yapılar ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür.(Magnitüd / Şiddet karşılaştırması)
Depremin
Magnitüdü Nedir?
Depremin Magnitüdü, belli bir zaman diliminde kaydedilen sismogram üzerindeki deprem dalgalarının genliğinin logaritması olarak tanımlanır. (Richter-ML, mb, MS, MW)
Depremin Magnitüdü, belli bir zaman diliminde kaydedilen sismogram üzerindeki deprem dalgalarının genliğinin logaritması olarak tanımlanır. (Richter-ML, mb, MS, MW)
Artçı
Deprem (Aftershock) nedir?
Ana depremi izleyen daha küçük sarsıntılar dizisidir.
Ana depremi izleyen daha küçük sarsıntılar dizisidir.
Artçı
Depremler (Aftershocklar) ne kadar süre ile devam eder?
Belli bir süresi yoktur, 1 ay da olabilir 2 yıl da...
Belli bir süresi yoktur, 1 ay da olabilir 2 yıl da...
Depremin
Şiddeti Nedir?
Depremin yer yüzeyindeki etkileri depremin şiddeti olarak tanımlanır. Şiddetin ölçüsü, insanların deprem sırasında uykudan uyanmaları, mobilyaların hareket etmesi, bacaların yıkılması ve toplam hasar gibi çeşitli kıstaslar göz önüe alınarak yapılır. Şiddeti tanımlamak için birçok ölçek geliştirilmiştir. Bunlardan en yaygın olarak kullanılanı Değiştirilmiş Mercalli Şiddet Ölçeğidir (Modified Mercalli (MM) Intensity Scale). Bu ölçek, Romen rakamları ile belirlenen 12 düzeyden oluşur. Hiçbir matematiksel temeli olmayıp bütünü ile gözlemsel bilgilere dayanır
Depremin yer yüzeyindeki etkileri depremin şiddeti olarak tanımlanır. Şiddetin ölçüsü, insanların deprem sırasında uykudan uyanmaları, mobilyaların hareket etmesi, bacaların yıkılması ve toplam hasar gibi çeşitli kıstaslar göz önüe alınarak yapılır. Şiddeti tanımlamak için birçok ölçek geliştirilmiştir. Bunlardan en yaygın olarak kullanılanı Değiştirilmiş Mercalli Şiddet Ölçeğidir (Modified Mercalli (MM) Intensity Scale). Bu ölçek, Romen rakamları ile belirlenen 12 düzeyden oluşur. Hiçbir matematiksel temeli olmayıp bütünü ile gözlemsel bilgilere dayanır
Depremler
önceden belirlenebilir mi?
Var olan koşullarda depremin önceden belirlenmesi olanaksızdır.
Var olan koşullarda depremin önceden belirlenmesi olanaksızdır.
Fay
nedir?
Yerkabuğunu oluşturan kayaçların bir yüzey boyunca kırılması ve oluşan iki parçanın birbirine göre göreceli olarak yerdeğiştirmesidir. (Fay Türleri)
Yerkabuğunu oluşturan kayaçların bir yüzey boyunca kırılması ve oluşan iki parçanın birbirine göre göreceli olarak yerdeğiştirmesidir. (Fay Türleri)
Kuzey
Anadolu Fay Hattı nedir?
Doğuda Karlıova ile batıda Mudurnu vadisi arasında doğu-batı doğrultusunda bir yay gibi uzanır. Dünyanın en aktif ve en önemli kırık hatları arasında yer alan Kuzey Anadolu fay zonunun uzunluğu yaklaşık 1200 km dir; genişliği ise 100 m ile 10 km arasında değişir.
Doğuda Karlıova ile batıda Mudurnu vadisi arasında doğu-batı doğrultusunda bir yay gibi uzanır. Dünyanın en aktif ve en önemli kırık hatları arasında yer alan Kuzey Anadolu fay zonunun uzunluğu yaklaşık 1200 km dir; genişliği ise 100 m ile 10 km arasında değişir.
Deprem
nerelerde oluşur?
Deprem herhangibir yerde ve herhangibir zamanda oluşabilir. Genel olarak depremlerin kaboğu oluşturan levhaların sınırlarında oluştuğu söylenebilir. Dünyanın çeşitli yerlerinde benzer nitelikte depremlerin tekrarlandığı gözlenmiştir ve bu kesiler hep levha sınırlarıdır. Depremlerin yoğun olarak gözlendiği bölgeler yeryüzünde üç ana kuşak oluşturur.
Deprem herhangibir yerde ve herhangibir zamanda oluşabilir. Genel olarak depremlerin kaboğu oluşturan levhaların sınırlarında oluştuğu söylenebilir. Dünyanın çeşitli yerlerinde benzer nitelikte depremlerin tekrarlandığı gözlenmiştir ve bu kesiler hep levha sınırlarıdır. Depremlerin yoğun olarak gözlendiği bölgeler yeryüzünde üç ana kuşak oluşturur.
- 1. Kuşak (Pasifik Deprem
Kuşağı):
Şiliden kuzeye doğru Güney Amerika kıyıları, Orta Amerika, Meksika, ABD
nin batı kıyıları ve Alaskanın güneyinden Aleutian Adaları, Japonya,
Filipinler, Yeni Gine, Güney Pasifik Adaları ve Yeni Zelandayı içine alan
en büyük deprem kuşağıdır. Yeryüzündeki büyük depremleri %81'i bu kuşak
üzeride gerçekleşir.
- 2. Kuşak (Alpine): Endonezyadan (Java-Sumatra)
başlayıp Himalayalar ve Akdeniz üzerinden Atlantik okyanusuna ulaşan
kuşaktır. Yeryüzündeki büyük depremlerin %17'si bu kuşakta oluşur.
- 3. Kuşak (Atlantik): Bu kuşak Atlantik Okyanusu
ortasında yer alan levha sınırı (Atlantik Okyanus Sırtı) boyunca
uzanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder