ÇOCUK HAKLARI
SÖZLEŞMESİ
|
Çocuk Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Genel Asamblesi tarafından 20
Kasım 1989 tarihinde kabul edilerek 2 Eylül 1990 tarihinde de yürürlüğe
konulmuştur. (1) Kongre hem sivil hem de politik alanda ekonomik, sosyal ve
kültürel haklar açısından Uluslararası İnsan Hakları’nın uygulamalı tek
çalışmasıdır. Anlaşmaya göre devletler bu haklara saygı göstereceklerini imza
koyarak kabul etmektedirler. Çocuk Hakları Söz[eşmesi halen var olan en geniş
uluslararası kabul görmüş ve katılımlı sözleşmedir Devletlerin büyük
çoğunluğunun bu sözleşmenin prensiplerine katılmış olduğu görülmektedir.
Temel iki kavramın altının çizilmesi gerektiği özellikle çocuk hakları
sözleşmesinden sonra ortaya çıkmıştır.
1 -Çocuğun birey olarak var olduğu ve haklarının bulunduğu,
2- Çocuğun yararları ilkesinin temel ilke olarak değerlendirilmesi
gerekliliği,
Uluslararası bildirgeler incelendiğinde çocuk istismarı ve ihmali olayına
yer veren hukuki bağlayıcılığa sahip bir belgenin 1989 tarihine kadar
varolmadığı görülmektedir. Çocuklar. çocuk hakları ve çocuk refah, 1945 yılında
kurulduğundan bu yana Birleşmiş Milletlerin merkezi ilgi odaklarından birini
oluşturmuştur.
Genel Kurul un gerçekleştirdiği ilk çalışmalardan biri bugün çocuklara
yönelik uluslararası, yardım çalışmalarının temel direği durumunda olan
Birleşmiş Milletler Çocuklar Yardım Fonunun (UNICEF) kurulması olmuştur. Genel
Kurul tarafından 1948 yılında kabul edilen insan Hakları Evrensel Bildirgesi,
çocukların özel olarak özen ve bakıma kavuşturmaları gerektiğini kabul etmiştir.
0 dönemden sonra Birleşmiş Milletler çocuk haklarına yönelik olarak 1959
yılında Çocuk Hakları Bildirisini kabul etmiştir. Bu bildiride yer verilen
çocuk haklarına uluslararası yasa gücünü kazandıran ilke metin ise Çocuk
Haklarına dair sözleşmedir. Bu sözleşme 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunda oybirliği ile kabul edilmiştir. Türkiye
Cumhuriyetinde zamanın Cumhurbaşkanınca 14 Eylül 1990’da imzalanan Çocuk
Hakları Sözleşmesi Aralık 1994 de Meclisten geçirilerek yürürlüğe girmiştir.
(2)
Çocuk haklarını yasal ve manevi haklar olarak iki grupta incelemekte fayda
vardır Yasal bir hak, ülkesinin yasası tarafından verilen ve uygulanan bir hak
ve yetkidir. Manevi hak ise. doğrulanabilir bir yetkiyi tanımlamaktadır. Yasal
bir hakkın hukukun adli mekanizmasıyla uygulanabilir olması zorunludur, oysa
manevi bir hak her zaman uygulanamaz. Ancak manevi hakların, yasal hakların
oluşumunda bir etken olabileceği unutulmamalıdır.
Çocuk Haklarını şu alt başlıklarda incelemek mümkündür.
1- Refah Hakları: Bu haklar bütün çocukların beslenme. tıbbi
hizmet ve barınma ve eğitim gereksinimlerini Sağlar.
2 Korumacı Haklar: Çocukları yetersiz ilgiden. ev içindeki
ihmal, fiziksel ya da duygusal istismardan ya da başka herhangi bir tehlikeden
koruyacak haklarla ilgilidir. Korumacı hakların, çocukları yetişkinlere bağımlı
kıldığın, ve özerkliklerini yok ettiği için e!eştiren kimi çocuk hakları
savunucuları, korumacı hakların tanımlanması ve uygulanmasında çok hassas olmak
gerektiğini ileri sürmektedirler.
3-Yetişkin Hakları: Aynı anda yetişkinlerin tek başlarına
sahip oldukları haklara. çocukların da sahip olmalar, gerektiğini söylemektedir.
Bu istek yaşın, ayrıcalık vermek ya da yadsımak için keyfi ve akıl dışı bir
denektaşı olduğu görüşüne dayanmaktadır. Bu yetişkin haklarını genç insanlara
tanımak, onların bu önemli alanlardaki özerkliklerini ve bağımsızlıklarını
arttıracaktır.
4-Ana-Baba/ara karşı Haklar: Çocukların reşitlik yaşına ulaşmadan önce,
ana-babaları karşısında daha fazla bağımsızlık sahibi olmaları gerektiğini
ifade eder. Yetişkin hakları gibi bu hakların amacı da çocukları korumak değil.
kişisel özelliklerini artırmaktır.
Çocuk hakları konusunda korumacı ve özgürleştirici eğilimler olmak üzere
iki temel yaklaşımın olduğu görülmektedir. Ancak, çocukların korunması ve çocuk
haklarını n korunması zorunlu olarak birbirlerine karşıt değil! birbirlerini
tamamlayıcı hedefler olarak değerlendirilmelidir. Korumacı yasalar.
özgürleştiricilerin çocuklara genişletmeyi istedikleri yetişkinlerin haklarının
yerine geçmemeli, onlara destek olmalıdır.
Türkiye’de çocuk hukuku ile ilgili gelişmelerin başlangıcı 19yüzyıldır. Bu
alandaki önemli gelişmeler gerçek anlamda Cumhuriyet döneminde gerçekleşmiştir.
Diğer hukuk sistemlerinin aksine Türk Hukuk Sisteminde çocukların korunmasına
ait kurallar, esasları bakımından, doğrudan doğuya kanunlarla da
desteklenmiştir. Bu kanunun model alındığı İsviçre kanunlarında da ayrı şekilde
gözükmektedir.
Modern hukuk sistemlerinde çocukların korunması, çocuğunda bir şahsiyet
yani insan olarak sevgiye ve şefkate layık olması ve birlik yani çocuğun,
toplumun, milletin. devletin bir parçasını oluşturması ve kamu yararına
korunması fikrine dayanır.
Memleketimizde ise uzun yıllar sosyal yardım ve bunun içinde çocuğun
korunması dini kurumlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Osmanlı Devletinde bu
sosyal kurumlar, ‘Vakıflar’ tarafından oluşturulmuştur.
Türkiye’de çocuğa önem vermek, onu ve haklarını korumaya yönelik kurumların
kurulmaya başlanması 19.yüzyıla rastlar. Mithat Paşa, Tuna Eyaleti Valisi iken
Çocuk ıslahhanelerine ait bir tüzük düzenlemiş ve aynı tüzük uygulanmak üzere
Dahiliye Nezaretince 1868 yılında bütün valiliklere tamim edilmiştir.
Sokaklarda dilenen çocuklarla, sakat erkek ve kadınların dilenmekten
kurtarılmaları için Darülacezeler kurulması 1890 yılında Halil Rıfat paşanın
sadrazamlığı zamanında düşünülmüş ve gerçekleşmesini II. Abdülhamit emretmiştir.
Yine 1894 yılında çıkarılan “dilenciliğin mealine dair tüzük” o zamanlar için
bu sahada küçümsenmeyecek önlemleri içermektedir. (3) Cumhuriyetle birlikte,
Türk Medeni Kanunuyla çocukların haklarına ilişkin hükümler düzenlenmiş ve daha
sonraları ise çıkarılan özel kanunlarla, medeni kanundaki haklar tamamlanmaya
çalışılmıştır. ülkemizde. çocuğun ve haklarının korunmasıyla ilgili olarak
çıkarılan ilk özel kanun 5387 nolu, Korunmaya Muhtaç Çocuklar Hakkında Kanun
olup, 23 Mayıs 1949’da çıkarılmıştır. Daha sonra 1979 yılında ‘Çocuk
Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun”un kabulü
ile çocuk yargılamasına özel bir statü kazandırılmıştır. Ancak yasa 1 Haziran
1982 de yürürlüğe girebilmiş ve yasada öngörülen çocuk mahkemeler ise 1988
yılında kurulabilmiştir. 27 Mayıs 1983 tarihinde ise “Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Kanunu” yürürlüğe girmiş böylelikle de korunmaya muhtaç
çocuklar hakkında kanun yürürlükten kaldırılmıştır. 1986 yılında ise çıraklık
ve mesleki eğitim kanunu çıkarılmıştır. Son olarak, çocukların korunmasıyla
ilgili olarak çıkarılan önemli yasalardan birisi de özel eğitime muhtaç
çocuklar kanunu”dur. (4)
Polonya otoriteleri, Uluslararası Çocuk Yılı (1979) öncesinde, bir Çocuk
Hakları Sözleşmesi hazırlanması için öneride bulunurken, çocuk haklarının
tutarlı ve bağlayıcı yasalar bütününe dayanması gerekçesini öne sürmüşlerdir.
Yapılan çalışmalar sonucunda hazırlanan sözleşme metni, Birleşmiş Milletler
Genel Kurulu tarafından, 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edildikten sonra, 26
Ocak 1990 tarihinde imzaya açılmıştır. Sözleşme, daha imzaya açılışının ilk
gününde 61 devlet tarafından imzalandı. Sözleşme, 2 Eylül 1990 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Türkiye ise, 30 Eylül 1990 tarihinde imzaladığı
sözleşmeyi, Ocak 1995 yılında onaylamıştır. (1,2)
Sözleşmenin Yapısı:
Sözleşme
bir başlangıçla, üç bölümden oluşmaktadır. Başlangıç bölümünde, sözleşmenin ele
aldığı soruna ilişkin temel ilkeler tespit edilmiştir. Birinci bölüm, usulüne
uygun olarak sözleşmeyi onaylayan devletlerin üçüncü bölümlerde ise, sözleşmeye
uyulmasının nasıl sağlanıp, denetleneceğini tanımlayan ve hangi koşullar
altında yürürlüğe gireceğini belirleyen uygulama maddeleri bulunmaktadır.
Sözleşmenin başlangıç’ kısmı ele alındığında, sözleşmenin dayandığı esaslar
şu şekilde tespit edilmektedir:
*Dünyada özgürlük, barış ve adaletin temeli olan, bütün insanların doğuştan
insan haysiyetine sahip olmaları ile eşitliğin ve hakların devredilmez
niteliği.
*insan Hakları Evrensel Beyannamesi ile Uluslararası İnsan Hakları
Sözleşmesinin herkesin hak ve özgürlüklerden, özellikle ırk, renk, cinsiyet,
dil ve din, siyasi ya da öteki inançlarla. toplumsal ya da ulusal kökenler,
zenginlik veya doğuştan ya da başka bir durumdan kaynaklanan ayrımlar dahil hiç
bir ayrım gözetmeksizin yararlanacağına” dair temel ilkesi.
*İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin bütün çocukların özel bakım ve
yardıma hakkı olduğuna” dair ilkesi. *Çocukların büyümeleri ve esenlikleri için
doğal ortam olan ailenin, toplum içindeki işlerini tam olarak yerine
getire-bilmesi için gerekli yardım ve koruma görmesinin zorunlu olduğu gerçeği.
*Çocuğun kişiliğinin uyumlu bir biçimde gelişmesi için bir aile ortamında,
mutluluk, sevgi ve anlayış havası içinde büyümesi ihtiyacı.
*Çocuğun toplum içinde kişiliğine özgü bir yaşam süre-bilmesi için
hazırlanması, barış, saygınlık, hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve dayanışma
düşüncesi içinde yetiştirilmesi düşüncesi.
Çocuğa özel bir koruma sağlanması gereksinimini belirten, 1959 tarihinde
kabul edilmiş olan çocuk hakları beyannamesi ile diğer uluslararası belgelerde
yer alan ilkeler.
Sözleşme, çocuklara yönelik tutum ve davranışlara ilişkin evrensel
standartları derleyip, tek bir hukuki metinde toplayan ve bağlayıcı olan ilk
belge olma özelliğini taşımaktadır. Yaşam , sağlık ve eğitim alanlarında
gözetilecek standartları belirlemenin yanı sıra bu sözleşme, evde ya da iş
yerinde, savaş sırasında ya da iç çatışma dönemlerinde, fiziksel ve cinsel
nitelikte olanlarda dahil olmak üzere, şiddet ve istismara karşı çocuklara açık
bir koruma getirmeyi amaçlanmaktadır.
Sözleşmenin Çocuklara
Tanıdığı Haklar:
Genel olarak insan hakları ile bağlantılı bütün haklar çocuklara
tanınmıştır.
Bu haklar;
1) Hangi yaşta olursa olsun bütün insan varlıklarına tanınan hakları,
işkenceye karşı koruma, bir isim ve tabiiyet edinme vb. hakları teyit eder ve
bunları yansıtır.
2) Çocuklara ilişkin olarak, genel anlamda bütün insanlara
uygulanabilecek standartların yükselmesine yönelmiştir. Örneğin; özel çalışma
koşullarının sağlanması gibi
3) Yalnızca çocuklarla veya onlarla ilgili konuları, örneğin, evlat edinme,
ilkokul eğitimi, ana-babalarla ilişkileri ele alır.
ikinci bölüm, sözleşmenin etkili bir şekilde uygulanmasına ilişkin hükümler
içermektedir. Sözleşme, çocukların yaşam ve gelişimleri açısından gerekli temel
koşullar üzerinde varılan bir uzlaşmayı yansıtmaktadır.
Çocuk Haklarına Dair
Sözleşme ve Türkiye:
Türkiye, sözleşmeyi 14 Eylül 1990 tarihinde imzalamıştır. İmza sürecinde de
Sözleşmenin çekince sürülmesine izin verilen bazı maddelerine çekince
koymuştur. Türkiye sözleşmeyi imzası sırasındaki çekince bildiriminde, sözleşmenin
17, 29 ve 30. maddelerini T.C. Anayasası ve 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşmasının
ifade ve ruhuna uygun olarak yorumlayıp, uygulama hakkını saklı tuttuğunu ifade
etmiştir. Çekince sürülen bu maddelerde, etnik azınlık” ve ‘yerli halk’ dan
olan çocukların konuşma dillerini, televizyon ve radyo gibi kitle iletişimi
araçları ile okullarda kullanmaları öngörülmüştür. (5,1)
Türkiye bakımından azınlık” sıfatı, sadece, uluslararası antlaşmalarla,
kendilerine bu nitelik tanınan topluluklara aittir. Türkiye azınlık olarak
sadece, Rum, Ermeni, Musevi ve Bulgar azınlıkları tanımakta, bunların dışında
milli azınlık tanımamaktadır. 24.7.1923 Lozan Antlaşması ile 18 Ekim 1925
Türkiye -Bulgaristan Dostluk Antlaşması dışında hiç bir uluslararası belge
Türkiye’yi, ülkesinde herhangi bir “milli azınlık”ın varlığını tanımak ve
onlara şu veya bu hakları vermek yükümünü getirmemektedir. Bu nedenle Türkiye,
Sözleşmenin azınlık grubu”, “yerli ahali” ifadesini taşıyan 17., 29 ve
30.maddelerine çekince koyarak belgeyi imzalamış ve Ocak 1995’de de T.B.M.M. de
onaylanmıştır. Onay sırasında, imza edilirken konulmuş olan çekinceler
korunmuştur. (5,6,1,8)
Bundan sonraki dönemde Türkiye sözleşmenin hükümleri ışığında iç hukuk
normlarını gözden geçirerek, sözleşmeyle çelişen hükümleri saptayarak gerekli
değişiklikleri yapmak durumunda ve yükümlülüğündedir.
Ülkemizde ise çocuklar bakımından en büyük problem onları halen bir birey
olarak algılanmamaları, dolayısıyla bir insan olarak önemsenmemeleri ve dikkate
alınmamalarıdır. Her ne kadar herkes çocukların geleceğimiz”olduğu düşüncesinde
anlaşmaktaysa da, öyle anlaşılıyor ki çocukların bugünleri düzenleme bakımından
hem de toplumsal gelenekler ve inanışlar bakımından çocuklar, toplumun Özgür ve
eşit bileşenleri değildir. Çocukların hakları değil yetişkinlerce belirlenen
ödevleri vardır. Yapılanlar hep bugünler için değil büyüklerinin uygun gördüğü
yarınları için yapılmaktadır. Birey olma önemli olmayıp devlet, milletle aile
için var olmaları önemlidir. Kendileri için her konuda yetersiz ve zayıf
oldukları öngörüsü geçerlidir. Bu nedenle, her konuda büyüklerin koruma ve
gözetimlerine gereksinimleri vardır. Kendileri için alınması gerekli kararları
da bu nedenle büyükleri alır. Zaten çocukluk dönemi geçici bir dönem olarak
algılanmakta, asıl yaşamın ilerde yetişkinlikte başlayacağı görüşü kabul
edilmektedir.
Yukarıdaki düşünüş ve tutumlar yüzünden çocuklar, toplumsal yaşama eşit
haklı ve Özgür bireyler olarak katılamamakta, kendi potansiyellerini
geliştirecek ve yaşayacak şekilde bir yaşam sürememekte ve bu durum her türlü
istismarın ve ihmalin zeminini oluşturmaktadır. Bu nedenle öncelikle, çocuğa
bakış açısının değişmesi, onun öncelikle bir insan ve birey olduğunun
kavranması ve toplumsal yaşama katılımı sağlanmalıdır. Bu nedenle hukuki
düzenlemelerin, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesiyle
uyumlulaştırılacak şekilde yeniden biçimlendirilmesi acil bir gereksinim olarak
gözükmektedir.
ÇOCUK HAKLARINA DAİR SOZLEŞME
1. KISIM
Madde 1: Bu sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan
kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her
insan çocuk sayılır.
Madde 2 1) Taraf Devletler, bu Sözleşmede yazılı olan hakları kendi yetkilileri
altında bulunan her çocuğa, kendilerinin ana-babalarının veya yasal vasilerinin
sahip oldukları, ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler,
ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler
nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler.
2) Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının, yasal varislerinin veya
ailesinin öteki üyelerinin durumları, faaliyetleri, açıklanan düşünceleri veya
inançları nedeniyle her türlü ayırıma veya cezaya tabi tutulmasına karşı etkili
biçimde korunması için gerekli tüm önlemi alırlar.
Madde 3:1) Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari
makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren
bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir.
2) Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının, vasilerinin ya da kendisinden
hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de göz önünde tutarak,
esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstlenirler ve bu amaçla tüm
uygun yasal ve idari önlemler alırlar.
3) Taraf Devletler, bu Sözleşmede tanınan hakların uygulanması amacıyla
gereken her türlü yasal, idari ve diğer önlemleri alırlar. Ekonomik, sosyal ve
kültürel haklara ilişkin olarak, Taraf Devletler eldeki kaynaklarını
olabildiğince geniş tutarak, gerekirse uluslararası işbirliği çerçevesinde bu tür
önlemler alırlar.
Madde 4: Taraf Devletler, bu Sözleşmede tanınan hakların uygulanması amacıyla
gereken her türlü yasal, idari ve diğer önlemleri alırlar. Ekonomik, sosyal ve
kültürel haklara ilişkin olarak, Taraf Devletler eldeki kaynakların olabildiğince
geniş tutarak, gerekirse uluslararası işbirliği çerçevesinde bu tür önlemler
alırlar.
Madde 5: Taraf Devletler, bu Sözleşmenin çocuğa tanıdığı haklar
doğrultusunda çocuğun yeteneklerinin geliştirilmesi ile uyumlu olarak, çocuğa
yol gösterme ve onu yönlendirme konusunda ana-babanın,yerel gelenekler
öngörüyorsa uzak aile veya topluluk üyelerinin, yasal varislerinin veya
çocuktan hukuken sorumlu öteki kişilerin sorumluluklarına, haklarına ve
ödevlerine saygı gösterirler.
Madde 6:1) Taraf Devletler, her Çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul
ederler.
2) Taraf Devletler, Çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan
azami çabayı gösterirler.
Madde 7: 1) Çocuk doğumdan hemen sonra derhal nüfus
kütüğüne kaydedilecek ve doğumdan itibaren bir isim hakkına, bir vatandaşlık
kazanma hakkına ve mümkün olduğu ölçüde ana-babasını bilme ve onlar tarafından
bakılma hakkına sahip olacaktır.
2) Taraf Devletler, özellikle çocuğun tabiiyetsiz kalması söz konusu
olduğunda kendi ulusal hukuklarına ve ilgili uluslararası belgeler çerçevesinde
üstlendikleri yükümlülüklerine uygun olarak bu hakların işlerlik kazanmasını
taahhüt ederler.
Madde 8:1) Taraf Devletler, yasanın tanıdığı şekliyle çocuğun kimliğini;
tabiiyeti, ismi ve aile bağları dahil,koruma hakkına saygı göstermeyi ve bu
konuda yasa dışı müdahalelerde bulunmamayı taahhüt ederler.
Çocuğun kimliğinin unsurlarının bazılarından veya tümünden yasaya aykırı
olarak yoksun bırakılması halinde, Taraf Devletler çocuğun kimliğine süratle
yeniden kavuşturulması amacıyla gerekli yardım ve korumada bulunurlar.
Madde 9:1) Yetkili makamlar uygulanabilir yasa ve usullere göre ve temyiz yolu
açık olarak, ayrılığın çocuğun yüksek yararına olduğu yolunda karar vermedikçe,
Taraf Devletler. çocuğun; ana-babasından, onların rızası dışında ayrılmamasını
güvence altına alırlar. Ancak, ana-babası tarafından çocuğun kötü muameleye
maruz bırakılması ya da ihmal edilmesi durumlarında ya da ana-babanın
birbirinden ayrı yaşaması nedeniyle çocuğun ikametgahının belirlenmesi amacıyla
karara varılması gerektiğinde, bu tür bir ayrılık kararı verilebilir.
2) Bu maddenin birinci fıkrası uyarınca girişilen her işlemde, ilgili bütün
taraflara işleme katılma ve görüşlerini bildirme olanağı tanınır.
3) Taraf Devletler, ana-babasından veya bunlardan birinden ayrılmasına karar
verilen çocuğun,kendi yüksek yararına aykırı olmadıkça, ana-babanın ikisiyle de
düzenli bir biçimde kişisel ilişki kurma ve doğrudan görüşme hakkına saygı
gösterirler.
4) Böyle bir ayrılık, bir Taraf Devlet tarafından girişilen ve çocuğun
kendisinin ana veya her ikisinin birden tutuklanmasını, hapsini, sürgün. Sınır
dışı edilmesini veya ölümünü (ki buna devletin gözetimi altında iken nedeni ne
olursa olsun meydana gelen ölüm dahildir) tevlit eden herhangi benzer bir işlem
sonucu olmuşsa, bu Taraf Devlet, istek üze~ne ve çocuğun esenliğine zarar
vermemek koşulu ile; Ana-babaya, çocuğa veya uygun olursa, ailenin bir başka
üyesine,söz konusu aile bireyinin ya da bireylerinin bulunduğu yer hakkında
gereken bilgiyi verecektir.
Taraf Devletler, böyle bir istemin başlı başına sunulmasının ilgili kişi
veya kişiler bakımından aleyhe hiç bir sonuç yaratmamasını ayrıca taahhüt
ederler.
Madde 1O 1) 9 uncu Maddenin 1 inci fıkrası uyarınca Taraf Devletlere
düşen sorumluluğa uygun olarak çocuk veya ana-babası tarafından, ailenin
birleşmesi amaçlarıyla yapılan bir Taraf Devlet ülkesine girme ya da onu terk
etme konusundaki her başvuru, Taraf Devletlerce olumlu, insani ve ivedi bir
tutumla ele alınacaktır. Taraf Devletler, bu tür bir başvuru yapılmasının
başvuru sahipleri veya aile üyeleri aleyhine sonuçlar yaratmamasını taahhüt
ederler.
2) Ana-babası, ayrı devletlerde oturan bir çocuk olağanüstü durumlar hariç,
hem ana hem de babası ile düzenli biçimde kişisel ilişkiler kurma ve doğrudan
görüşme hakkına sahiptir. Bu nedenle ve 9 uncu maddenin 1 inci fıkrasına göre
Taraf Devletlere düşen sorumluluğa uygun olarak, Taraf Devletler çocuğun ve
ana-babasının Taraf Devletlerin ülkeleri dahil herhangi bir ülkeyi terketmeye
ve kendi ülkelerine dönme hakkına saygı gösterirler. Herhangi bir ülkeyi
terketme hakkı, yalnızca yasada öngörüldüğü gibi ve ulusal güvenliği, kamu
düzenini, kamu sağlığı ve ahlak veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korumak amacı ile işbu Sözleşme ile tanınan öteki haklarla bağdaştığı ölçüde
kısıtlamalara konu olabilir.
Madde 11: 1) Taraf Devletler, çocukların yasadışı yollarla ülke
dışına çıkarılıp geri döndürülmemesi halleriyle mücadele için önlemler alırlar.
2) Bu amaçla Taraf Devletler iki ya da çok taraflı anlaşmalar yapılmasını
ya da mevcut anlaşmalara katılmayı teşvik ederler.
Madde 12: 1) Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine
sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme
hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken
özen gösterilmek suretiyle tanırlar.
2) Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada
çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla
dinlenilmesi fırsatı. ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak
çocuğa, özellikle sağlanacaktır.
Madde 13: 1) Çocuk, düşüncesini özgürce açıklama hakkına
sahiptir; bu hak, ülke sınırları ile bağlı olmaksızın; yazılı, sözlü, basılı,
sanatsal biçimde veya çocuğun seçeceği başka bir araçla her türlü haber ve
düşüncelerin araştırılması, elde edilmesi ve verilmesi özgürlüğünü içerir.
2) Bu hakkın kullanılması yalnızca:
a) Başkasının haklarına ve itibarına saygı,
b) Milli güvenliğin, kamu düzeninin, kamu sağlığı ve ahlakın korunması
nedenleriyle ve kanun tarafından öngörülmek ve gerekli olmak kaydıyla yapılan
sınırlamalara konu olabilir.
Madde 14:1) Taraf Devletler, çocuğun düşünce, vicdan ve din
özgürlükleri hakkına saygı gösterirler.
2) Taraf Devletler, ana-babanın ve gerekiyorsa yasal vasilerin; çocuğun
yeteneklerinin gelişmesiyle bağdaşır biçimde haklarının kullanılmasında çocuğa
yol gösterme konusundaki hak ve ödevlerine, saygı gösterirler.
3) Bir kimsenin dinini ve inançlarını açıklama özgürlüğü
kanunla öngörülmek ve gerekli olmak kaydıyla yalnızca kamu güvenliği, düzeni,
sağlık ya da ahlaki ya da başkalarının temel hakları ve özgürlüklerini korumak
gibi amaçlarla sınırlandırılabilir.
Madde 15:1) Taraf Devletler, çocuğun dernek kurma ve barış içinde
toplanma özgürlüklerine ilişkin haklarını kabul ederler.
2) Bu hakların kullanılması, ancak yasayla zorunlu kılınan ve demokratik
bir toplumda gerekli olan ulusal güvenlik, kamu güvenliği, kamu düzeni yararına
olarak ya da kamu sağlığı ve ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması amaçlarıyla yapılan sınırlamalardan başkalarıyla kısıtlandırılamaz.
Madde 16: 1) Hiçbir çocuğun özel yaşantısına, aile, konut ve
iletişimine keyfi ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamayacağı gibi, onur
ve itibarına da haksız olarak saldıramaz.
2) Çocuğun bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya
hakkı vardır.
Madde 17: Taraf Devletler, kitle iletişim araçlarının önemini
kabul ederek çocuğun; özellikle toplumsal, ruhsal ve ahlaki esenliği ile bedensel
ve zihinsel sağlığını geliştirmeye yönelik çeşitli ulusal ve uluslararası
kaynaklardan bilgi ve belge edinmesini sağlarlar. Bu amaçla Taraf Devletler:
a) Kitle iletişim araçlarını çocuk bakımından toplumsal ve kültürel yararı
olan ve 29 uncu maddenin ruhuna uygun bilgi ve belgeyi yaymak için teşvik
ederler;
b) Çeşitli kültürel, ulusal ve uluslararası kaynaklardan gelen bu türde
bilgi ve belgelerin üretimi, değişimi ve yayımı amacıyla uluslararası
işbirliğini teşvik ederler;
c) Çocuk kitaplarının üretimini ve yayılmasını teşvik ederler;
d) Kitle iletişim araçlarını azınlık grubu veya bir yerli ahaliye mensup
çocukların dil gereksinimlerine özel önem göstermeleri konusunda teşvik
ederler;
e) 13 ve 18 inci maddelerde yer alan kurallar göz önünde tutularak çocuğun
esenliğine zarar verebilecek bilgi ve belgelere karşı korunması için uygun
yönlendirici ilkeler geliştirilmesini teşvik ederler.
Madde 18:1) Taraf Devletler, çocuğun yetiştirilmesinde ve
geliştirilmesinin sağlanmasında ana-babanın birlikte sorumluluk taşıdıkları
ilkesinin tanınması için her türlü çabayı gösterirler. Çocuğun yetiştirilmesi
ve geliştirilmesi sorumluluğu ilk önce ana-babaya ya da durum gerektiriyorsa
yasal vasilere düşer. Bu kişiler her şeyden önce çocuğun yüksek yararını göz
önünde tutarak hareket ederler.
2) Bu sözleşmede belirtilen hakların güvence altına alınması ve
geliştirilmesi için Taraf Devletler, çocuğun yetiştirilmesi konusundaki
sorumluluklarını kullanmada ana-baba ve yasal vasilerin durumlarına uygun
yardım yapar ve çocukların bakımı ile görevli kuruluşların, faaliyetlerin ve
hizmetlerin gelişmesini sağlarlar.
3) Taraf Devletler, çalışan ana-babanın, çocuk bakım hizmet ve
tesislerinden, çocuklarının da bu hizmet ve tesislerden yararlanma hakkını
sağlamak için uygun olan her türlü önlemi alırlar.
Madde 19:1) Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının
ya da onların yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını
üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı,
şiddet veya suistimale, ihmal ya da ihmalkar muameleye, ırza geçme dahil her
türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal,
eğitsel bütün önlemleri alırlar.
2) Bu tür koruyucu önlemler; burada tanımlanmış olan çocuklara kötü muamele
olaylarının önlenmesi, belirlenmesi, bildirilmesi, yetkili makama havale
edilmesi, soruşturulması, tedavisi ve izlenmesi için gerekli başkaca yöntemleri
ve uygun olduğu taktirde adliyenin işe el koyması Olduğu kadar durumun
gereklerine göre çocuğa ve onun bakımına üstlenen kişilere, gereken desteği
sağlamak amacı ile sosyal programların düzenlenmesi için etkin usulleri de
içermelidir.
Madde 20 1) Geçici ve sürekli olarak aile
çevresinden yoksun kalan veya kendi yararına olarak bu ortamda bırakılması
kabul edilemeyen her çocuk, Devletten özel koruma ve yardım görme hakkına sahip
olacaktır.
2) Taraf Devletler bu durumdaki bir çocuk için kendi ulusal yasalarına
göre, uygun olan bakımı sağlayacaklardır.
3) Bu tür bakım, başkaca benzerleri yanında, bakıcı aile yanına verme, islam
Hukukunda kefalet, evlat edinme ya da gerekiyorsa çocuk bakımı amacı güden
uygun kuruluşlara yerleştirmeyi de içerir. Çözümler düşünülürken, çocuğun
yetiştirilmesinde sürekliliğin korunmasına ve çocuğun etnik, dinsel, kültürel
ve dil kimliğine gereken saygı gösterilecektir.
Madde 21: Evlat edinme sistemini kabul eden ve/veya buna izin
veren Taraf Devletler, çocuğun en yüksek yararlarının temel düşünce olduğunu
kabul edecek ve aşağıdaki ilkeleri gerçekleştireceklerdir;
a- Bir çocuğun evlat edinilmesine ancak yetkili makam karar verir. Bu makam
uygulanabilir yasa ve usullere göre ve güvenilir tüm bilgilerin ışığında;
çocuğun, ana-babası, yakınları ve yasal vasisine göre durumunu göz önüne alarak
ve gereken durumlarda tüm ilgililerle yapılacak görüşme sonucu onların da evlat
edinme konusunda onaylarını alma zorunluluğuna uyarak, kararını verir.
b- Çocuğun kendi ülkesinde elverişli biçimde bakılması mümkün olmadığı veya
evlat edinecek veya yanına yerleştirilecek aile bulunmadığı taktirde, ülkeler
arası evlat edinmenin çocuk bakımından uygun bir çözüm olduğunu kabul ederler.
c- Başka bir ülkede evlat edinilmesi düşünülen çocuğun, kendi ülkesinde
mevcut evlat edinme durumuyla eşdeğer olan güvence ve ölçülerden yararlanmasını
sağlarlar.
d- Ülkeler arası evlat edinmede, yerleştirmenin ilgililer bakımından
yasadışı para kazanma konusu olmaması için gereken bütün önlemleri alırlar.
e- Bu maddedeki amaçları, uygun olduğu ölçüde, ikili ya da çok taraflı
düzenleme veya anlaşmalarla teşvik ederler ve bu çerçevede, çocuğun başka bir
ülkede yerleştirilmesinin yetkili veya organlar tarafından yürütülmesini
güvenceye almak için çaba gösterirler.
Madde 22 1) Taraf Devletler, ister tek başına olsun isterse
ana-babası veya herhangi bir başka kimseyle birlikte bulunsun, mülteci statüsü
kazanmaya çalışan ya da uluslararası veya iç hukuk kural ve usulleri uyarınca
mülteci sayılan bir çocuğun, bu Sözleşmede ve insan haklarına veya insani
konulara ilişkin ve söz konusu Devletlerin taraf oldukları diğer Uluslararası
Sözleşmelerde tanınan ve bu duruma uygulanabilir nitelikte bulunan hakları
kullanması amacıyla koruma ve insani yardımdan yararlanması için gerekli bütün
önlemleri alırlar.
2) Bu nedenle, Taraf Devletler, uygun gördükleri ölçüde, Birleşmiş
Milletler Teşkilatı ve onunla işbirliği yapan hükümetler arası ve hükümet dışı
yetkili başka kuruluşlarla bu durumda olan bir çocuğu korumak, ona yardım etmek,
herhangi bir mülteci çocuğun ailesi ile yeniden bir araya gelebilmesi için
ana-babası veya ailesinin başka üyeleri hakkında bilgi toplamak amacıyla
işbirliğinde bulunurlar. Herhangi bir nedenle kendi aile çevresinden sürekli ya
da geçici olarak ayrı düşmüş bir çocuğa bu Sözleşmeye göre tanınan koruma, aynı
esaslar içinde, ana-babası ya da ailesinin başkaca üyelerinden hiçbirisi
bulunmayan çocuğa da tanı nacaktır.
Madde 23:1) Taraf Devletler zihinsel ya da bedensel özürlü
çocukların saygınlıklarını güvence altına alan, özgüvenlerini geliştiren ve
toplumsal yaşama etkin biçimde katılmalarını kolaylaştıran şartlar altında
eksiksiz bir yaşama sahip olmalarını kabul ederler.
2) Taraf Devletler, özürlü çocukların özel bakımından yararlanma hakkını
tanırlar ve eldeki kaynakların yeterliliği ölçüsünde ve yapılan başvuru
üzerine, yardımdan yararlanabilecek durumda olan çocuğa ve onun bakımından
sorumlu olanlara, çocuğun durumu ve ana-babanın veya çocuğa bakanların içinde
bulundukları koşullara uygun düşecek yardımın yapılmasını teşvik ederler.
3) Özürlü çocuğun, özel bakıma gereksinimi olduğu bilincinden
hareketle bu maddenin 2 inci fıkrası uyarınca yapılması öngörülen yardım,
çocuğun ana-babasının ya da çocuğa bakanların parasal (mali) durumları göz
önüne alınarak, olanaklar ölçüsünde sağlanır. Bu yardım; özürlü çocuğun
eğitimi, meslek eğitimi, tıbbi bakım hizmetleri, rehabilitasyon hizmetleri, bir
işte çalışabilecek duruma getirme hazırlık programları ve dinlenme eğlenme
olanaklarından etkin olarak yararlanmasını sağlamak üzere düzenlenir ve çocuğun
en eksiksiz biçimde toplumla bütünleşmesi yanında, kültürel ve ruhsal yönü
dahil bireysel gelişmesini gerçekleştirmek amacını güder.
4) Taraf Devletler, uluslararası işbirliği ruhu içinde, özürlü çocukların
koruyucu sıhhi bakımı, tıbbi, psikolojik ve işlevsel tedavi alanlarına ilişkin
gerekli bilgilerin alışverişi yanında, rehabilitasyon, eğitim ve mesleki eğitim
hizmetlerine ilişkin yöntemlerin bilgilerini de içerecek şekilde ve Taraf
Devletlerin bu alanlardaki güçlerini, anlayışlarını geliştirmek ve
deneyimlerini zenginleştirmek amacıyla bilgi dağıtımını ve bu bilgiden
yararlanmayı teşvik ederler. Bu bakımdan, gelişmekte olan ülkelerin
gereksinimleri, özellikle göz önüne alınır.
Madde 24:1) Taraf Devletler, çocuğun olabilecek en iyi sağlık
düzeyine kavuşma, tıbbi bakım ve rehabilitasyon hizmetlerini veren
kuruluşlardan yararlanma hakkını tanırlar Taraf Devletler, hiçbir çocuğun bu
tür tıbbi bakım hizmetlerinden yararlanma hakkından yoksun bırakılmamasını
güvence altına almak için çaba gösterirler.
2> Taraf Devletler, bu hakkın tam olarak uygulanmasını takip ederler ve
özellikle:
a- Bebek ve çocuk ölüm oranlarının düşürülmesi;
b- Bütün çocuklara gerekli tıbbi yardımın ve tıbbi bakımın; temel sağlık
hizmetlerinin geliştirilmesine önem verilerek sağlanması;
c- Temel sağlık hizmetleri çerçevesinde ve başka olanakların yanısıra ,
kolayca bulunabilen tekniklerin kullanılması ve besleyici yiyecekler ve temiz
içme suyu sağlanması yoluyla ve çevre kirlenmesinin tehlike ve zararlarını göz
önüne alarak, hastalık ve yetersiz beslenmeye karşı mücadele edilmesi;
d- Anneye doğum öncesi ve sonrası uygun bakımın sağlanması;
e- Bütün toplum kesimlerinin özellikle ana-babalar ve çocukların, çocuk
sağlığı ve beslenmesi, anne sütü ile beslenmenin yararları, toplum ve çevre
sağlığı ve kazaların önlenmesi konusunda temel bilgileri elde etmeleri ve bu
bilgileri kullanmalarına yardımcı olunması;
t-Koruyucu sağlık bakımlarının, ana-babaya rehberliğini, aile planlaması
eğitimi ve hizmetlerinin geliştirilmesi; amaçlarıyla uygun önlemleri alırlar.
3) Taraf Devletler, çocukların sağlığı için zararlı geleneksel uygulamaların
kaldırılması amacıyla uygun ve etkili her türlü önlemi alırlar.
4) Taraf Devletler, bu maddede tanınan hakkın tam olarak gerçekleştirilmesini
tedricen sağlamak amacıyla uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi ve teşviki
konusunda karşılıklı olarak söz verirler. Bu konuda gelişmekte olan ülkelerin
gereksinimleri özellikle göz önünde tutulur.
Madde 25: Taraf Devletler, yetkili makamlarca korunma ve bakım
altına alma, bedensel ya da ruhsal tedavi amaçlarıyla hakkında bir yerleştirme
tedbiri uygulanan çocuğun, gördüğü tedaviyi ve yerleştirilmesine bağlı diğer
tüm şartları belli aralıklarla gözden geçirme hakkına sahip olduğunu kabul
ederler.
Madde 26: 1) Taraf Devletler, her çocuğun, sosyal sigorta dahil,
sosyal güvenlikten yararlanma hakkını tanır ve bu hakkın tam olarak
gerçekleşmesini sağlamak için ulusal hukuklarına uygun, gerekli önlemleri
alırlar.
2) Sosyal Güvenlik, çocuğun ve çocuğun bakımından sorumlu olanların
kaynakları ve koşulları göz önüne alınarak ve çocuk tarafından ya da onun adına
yapılan sosyal güvenlikten yararlanma başvurusuna ilişkin başkaca durumlar da
göz önünde tutularak sağlanır.
Madde 27: 1) Taraf Devletler, her çocuğun bedensel, zihinsel,
ruhsal, ahlaksal ve toplumsal gelişmesini sağlayacak yeterli bir hayat
seviyesine hakkı olduğunu kabul ederler.
2) Çocuğun gelişmesi için gerekli hayat şartlarının sağlanması sorumluluğu;
sahip oldukları imkanlar ve mali güçleri çerçevesinde öncelikle çocuğun
ana-babasına veya Çocuğun bakımını üstlenen diğer kişilere düşer.
3) Taraf Devletler, ulusal durumlarına göre ve olanakları
ölçüsünde, ana-babaya ve Çocuğun bu hakkının uygulanmasında yardımcı olmak
amacıyla gerekli önlemleri alır ve gereksinim Olduğu taktirde özellikle
beslenme, giyim ve barınma konularında maddi yardım ve destek programları
uygularlar.
4) Taraf Devletler, Taraf Devlet ülkesinde veya başka ülkede bulunsun;
ana-babası veya Çocuğa karşı mali sorumluluğu bulunan diğer kişiler tarafından,
Çocuğun bakım giderlerinin karşılanmasını sağlamak amacıyla her türlü uygun
önlemi alırlar. Özellikle Çocuğa karşı mali sorumluluğu olan kişinin, Çocuğun
ülkesinde başka bir ülkede yaşaması halinde, Taraf Devletler bu konuya ilişkin
uluslararası anlaşmalara katılmayı veya bu tür anlaşmalar akdinin yanısıra
başkaca uygun düzenlemelerin yapılmasını teşvik ederler.
Madde 28:1) Taraf Devletler, Çocuğun eğitim hakkını kabul ederler
ve bu hakkın fırsat eşitliği temeli üzerinde tedricen gerçekleştirilmesi
görüşüyle özellikle:
a- İlköğretimi herkes için zorunlu ve parasız hale getirirler;
b- Ortaöğretim sistemlerinin genel olduğu kadar mesleki nitelikte de olmak
üzere çeşitli biçimlerde örgütlenmesini teşvik ederler ve bunların tüm
çocuklara açık olmasını sağlarlar ve gerekli durumlarda mali yardım yapılması
ve öğretimi parasız kılmak gibi uygun önlemleri alırlar;
c- Uygun bütün araçları kullanarak, yüksek öğretimi yetenekleri
doğrultusunda herkese açık hale getirirler;
d- Eğitim ve meslek seçimine ilişkin bilgi ve rehberliği bütün çocuklar
için elde edilir hale getirirler;
e- Okullarda düzenli biçimde devamını sağlanması ve okulu terketme
oranlarının düşürülmesi için önlem alırlar.
2) Taraf Devletler, okul disiplininin çocuğun insan olarak taşıdığı
saygınlıkla bağdaşır biçimde ve bu Sözleşmeye uygun olarak yürütülmesinin
sağlanması amacıyla gerekli olan tüm önlemleri alırlar.
3) Taraf Devletler eğitim alanında, özellikle cehaletin ve okuma yazma
bilmemenin dünyadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve çağdaş eğitim
yöntemlerine ve bilimsel ve teknik bilgilere sahip olunmasını kolaylaştırmak
amacıyla uluslararası işbirliğini güçlendirir ve teşvik ederler. Bu konuda,
gelişmekte olan ülkelerin gereksinimleri özellikle göz önünde tutulur.
Madde 29:1) Taraf Devletler çocuk eğitiminin aşağıdaki amaçlara
yönelik olmasını kabul ederler;
a- Çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zihinsel ve bedensel yeteneklerinin
mümkün olduğunca geliştirilmesi
b- İnsan Haklarına ve temel özgürlüklere, Birleşmiş Milletler Antlaşmasında
benimsenen ilkelere saygısının geliştirilmesi;
c- Çocuğun ana-babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun
yaşadığı veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden
farklı uygarlıklara saygısının geliştirilmesi;
d- Çocuğun, anlayış, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik ve ister etnik,
ister ulusal, ister dini gruplardan, isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar
arasında dostluk ruhuyla, özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla
üstlenecek şekilde hazırlanması; e- Doğal çevreye saygısının geliştirilmesi,
2) Bu maddenin veya 28 inci maddenin hiçbir hükmü gerçek ve tüzel kişilerin
öğretim kurumları kurmak ve yönetmek özgürlüğüne, bu maddenin 1 inci fıkrasında
belirtilen ilkelere saygı gösterilmesi ve bu kurumlarda yapılan eğitimin Devlet
tarafından konulmuş olan asgari kurallara uygun olması koşuluyla, aykırı
sayılacak biçimde yorumlanmayacaktır.
Madde 30: Soya, dine ya da dile dayalı azınlıkların ya da yerli
halkların varolduğu Devletlerde, böyle bir azınlığa mensup olan ya da yerli
halktan olan çocuk, ait olduğu azınlık topluluğunun diğer üyeleri ile birlikte
kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine inanma ve uygulama ve kendi dilini
kullanma hakkından yoksun bırakılamaz.
Madde 31: 1) Taraf Devletler çocuğun dinlenme, boş zaman
değerlendirme, oynama ve yaşına uygun eğlence (etkinliklerinde) bulunma ve
kültürel ve sanatsal yaşama serbestçe katılma hakkını tanırlar.
2) Taraf Devletler, çocuğun kültürel ve sanatsal yaşama tam olarak katılma
hakkını saygı duyarak tanırlar ve özendirirler ve çocuklar için, boş zamanı
değerlendirmeye, dinlenmeye, sanata ve kültüre ilişkin (etkinlikler) konusunda
uygun ve eşit fırsatların sağlanmasını teşvik ederler.
Madde 32: 1) Taraf Devletler, çocuğun ekonomik sömürüye ve her
türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel,
zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek
nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını kabul ederler.
2) Taraf Devletler, bu maddenin uygulamaya konulmasını sağlamak için yasal,
idari, toplumsal ve eğitsel her önlemi alırlar. Bu amaçlar ve öteki
uluslararası belgelerin ilgili hükümle~ göz önünde tutularak, Taraf Devletler
özellikle şu önlemleri alırlar:
a- İşe kabul için bir ya da birden çok asgari yaş sınırı tespit ederler;
b- Çalışmanın saat olarak süresi ve koşullarına ilişkin uygun düzenlemeleri
yaparlar.
c- Bu maddenin etkili biçimde uygulanmasını sağlamak için ceza veya başka
uygun yaptırımlar öngörürler.
Madde 33: Taraf Devletler, çocukların uluslararası anlaşmalarda
tanımladığı biçimde uyuşturucu ve psikotrop maddelerin yasadışı kullanımına
karşı korunması ve çocukların bu tür maddelerin yasadışı üretimi ve kaçakçılığı
alanında kullanılmasını önlemek amacıyla, yasal, sosyal ve eğitsel nitelikler
de dahil olmak üzere, her türlü uygun önlemleri alırlar.
Madde 34: Taraf Devletler, çocuğu. her türlü cinsel sömürüye ve
cinsel suistimale karşı koruma güvencesi verirler. Bu amaçla Taraf Devletler
özellikle:
a- Çocuğun yasadışı bir cinsel faaliyete girişmek üzere kandırılması veya
zorlanmasını;
b- Çocukların, fuhuş, ya da diğer yasadışı cinsel faaliyette bulundurularak
sömürülmesini;
c- Çocukların pornografik nitelikli gösterilerde ve malzemede kullanılarak
sömürülmesini,önlemek amacıyla ulusal düzeyde ve ikili ile çok taraflı
ilişkilerde gerekli hertürlü önlemi alırlar.
Madde 35: Taraf Devletler, her ne nedenle ve hangi biçimde
olursa olsun, çocukların kaçırılmaları, satılmaları veya fuhuşa konu olmalarını
önlemek için ulusal düzeyde ve ikili ve çok yanlı ilişkilerde gereken her türlü
önlemleri alırlar.
Madde 36: Taraf Devletler, esenliğine herhangi bir biçimde zarar
verebilecek başka her türlü sömürüye karşı çocuğu korurlar.
Madde 37: Taraf Devletler aşağıdaki hususları sağlarlar:
a- Hiçbir çocuk, işkence veya diğer zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı
muamele ve cezaya tabi tutulmayacaktır. On sekiz yaşından küçük olanlara,
işledikleri suçlar nedeniyle idam cezası verilemeyeceği gibi salıverme koşulu
bulunmayan ömür boyu hapis cezası da verilmeyecektir.
b- Hiçbir çocuk yasadışı ya da keyfi biçimden özgürlüğünden yoksun
bırakılmayacaktır. Bir çocuğun tutuklanması, alıkonulması veya hapsi yasa
gereği olacak ve ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülüp, uygun
olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulacaktır.
c- Özgürlüğünden yoksun bırakılan her çocuğa insancıl biçimde ve insan
kişiliğinin özünde bulunan saygınlık ve kendi yaşındaki kişilerin
gereksinimleri göz önünde tutularak davranılacaktır. Özgürlüğünden yoksun olan
her çocuk, kendi yüksek yararı aksini gerektirmedikçe, özellikle yetişkinlerden
ayrı tutulacak ve olağanüstü durumlar dışında ailesi ile yazışma ve görüşme
yoluyla ilişki kurma hakkına sahip olacaktır.
d- Özgürlüğünden yoksun bırakılan her çocuk, kısa zamanda yasal ve uygun
olan diğer yardımlardan yararlanma hakkına sahip olacağı gibi özgürlüğünden
yoksun bırakılmasının yasaya aykırılığını bir mahkeme veya diğer yetkili,
bağımsız ve tarafsız makam önünde iddia etme ve böylesi bir işlemle ilgili
olarak ivedi karar verilmesini isteme hakkına da sahip olacaktır.
Madde 38: 1) Taraf Devletler, silahlı çatışma halinde
kendilerine uygulanabilir olan uluslararası hukukun, çocukları da kapsayan
insani kurallarına uymak ve uyulmasını sağlamak yükümlülüğünü üstlenirler.
2) Taraf Devletler, on beş yaşından küçüklerin çatışmalara doğrudan
katılmaması için uygun olan bütün önlemleri alırlar.
3) Taraf Devletler, özellikle on beş yaşına gelmemiş çocukları
askere almaktan kaçınırlar. Taraf Devletler, on beş ile on sekiz yaş arasındaki
çocukların silah altına alınmaları gereken durumlarda, önceliği yaşça büyük
olanlara vermek için çaba gösterirler.
4) Silahlı çatışmalarda sivil halkın korunmasına ilişkin uluslararası insani
hukuk kuralları tarafından öngörülen yükümlülüklerine uygun olarak, Taraf
Devletler, silahlı çatışmadan etkilenen çocuklara koruma ve bakım sağlamak
amacıyla mümkün olan her türlü önlemi alırlar.
Madde 39: Taraf Devletler, her türlü ihmal, sömürü ya da
suistimal, işkence ya da her türlü zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı
muamele ya da ceza uygulaması ya da silahlı çatışma mağduru olan bir çocuğun,
bedensel ve ruhsal bakımdan sağlığına yeniden kavuşması ve yeniden toplumla
bütünleşebilmesini temin için uygun olan tüm önlemleri alırlar. Bu tür sağlığa
kavuşturma ve toplumla bütünleştirme, çocuğun sağlığını, özgüvenine ve
saygınlığını geliştirici bir ortamda gerçekleştirilir.
Madde 40:1) Taraf Devletler, hakkında ceza yasasını ihlal ettiği
iddia edilen ve bu nedenle itham edilen ya da ihlal ettiği kabul edilen her
çocuğun; çocuğun yaşı ve yeniden topluma kazandırılmasının ve toplumda yapıcı
rol üstlenmesinin arzu edilir olduğu hususları göz önünde bulundurularak,
taşıdığı saygınlık ve değer duygusunu geliştirecek ve başkalarının da insan
haklarına ve temel özgürlüklerine saygı duymasını pekiştirecek nitelikte
muamele görme hakkını kabul ederler.
2) Bu amaçla ve uluslararası belgelerin ilgili hükümleri göz önünde
tutularak Taraf Devletler özellikle, şunları sağlarlar:
a- işlendiği zaman ulusal ya da uluslararası hukukça yasaklanmamış bir eylem
ya da ihmal nedeniyle hiçbir çocuk hakkında ceza yasasını ihlal ettiği iddiası
ya da ithamı öne sürülemeyeceği gibi böyle bir ihlalde bulunduğu da kabul
edilmeyecektir.
b- Hakkında ceza kanununu ihlal iddiası veya ithamı bulunan her çocuk
aşağıdaki asgari güvencelere sahiptir:
i) Haklarındaki suçlama yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılmak;
ii) Haklarındaki suçlamalardan kendilerinin hemen ve doğrudan doğruya; ya
uygun düşen durumlarda ana-babaları ya da yasal vasileri kanalı ile haberli
kılınmak ve savunmalarının hazırlanıp sunulmasında gerekli yasal ya da uygun
olan başka yardımdan yararlanmak;
ii) Yetkili, bağımsız ve yansız bir makam ya da mahkeme önünde adli ya da
başkaca uygun yardımdan yararlanarak ve özellikle çocuğun yaşı ve durumu göz
önüne alınmak suretiyle kendisinin yüksek yararına aykırı olduğu saptanmadığı
sürece, ana-babasının veya yasal vasisi de hazır bulundurularak yasaya uygun
biçimde adli bir duruşma ile konunun gecikmeksizin karara bağlanmasının
sağlanması;
iv) Tanıklık etmek ya da suç ikrarında bulunmak için zorlanmamak; aleyhine
olan tanıkları sorguya çekmek veya sorguya çekilmiş olmak ve lehine olan
tanıkların hazır bulunmasının ve sorgulanmasının eşit koşullarda sağlanması;
v) Ceza yasasını ihlal ettiği sonucuna varılması halinde, bu kararın ve
bunun sonucu olarak alınan önlemlerin daha yüksek yetkili, bağımsız ve yansız
bir makam ya da mahkeme önünde yasaya uygun olarak incelenmesi;
vi) Kullanılan dili anlamaması veya konuşamaması halinde çocuğun parasız
çevirmen yardımından yararlanması;
vii) Kavuşturmanın her aşamasında özel hayatının gizliliğine tam saygı
gösterilmesine hakkı olmak;
3) Taraf Devletler, hakkında ceza yasasını ihlal ettiği iddiası ileri sürülen,
bununla itham edilen ya da ihlal ettiği kabul olunan çocuk bakımından, yalnızca
ona uygulanabilir yasaların, usullerin, onunla ilgili makam ve kuruluşların
oluşturulmasını teşvik edecek ve özellikle şu konularda çaba göstereceklerdir:
a- Ceza Yasasını ihlal konusunda asgari bir yaş sınırı
belirleyerek, bu yaş sınırının altındaki çocuğun ceza ehliyetinin
olmadığının kabulü;
b- Uygun bulunduğu ve istenilir Olduğu taktirde, insan hakları ve yasal
güvencelere tam saygı gösterilmesi koşulu ile bu tür çocuklar için adli
kovuşturma olmaksızın önlemleri alınması.
4) Koruma tedbiri, yönlendirme ve gözetim kararları, danışmanlık. şartlı
salıverme, bakım için yerleştirme, eğitim ve meslek öğretme programları ve
diğer kurumsal bakım seçenekleri gibi çeşitli düzenlemelerin uygulanmasında,
çocuklara durumları ve suçları ile orantılı ve kendi esenliklerine olacak
biçimde muamele edilmesi sağlanacaktır.
Madde 41: Bu Sözleşmede yer alan hiçbir husus, çocuk haklarının
gerçekleştirilmesine daha çok yardımcı olan ve;
a- Bir Taraf Devletin yasasında; veya
b- Bu Devletin bakımından yürürlükte olan uluslararası
hukukta yer alan hükümleri etkilemeyecektir.
II KISIM
Madde 42: Taraf Devletler, Sözleşme ilke ve hükümlerinin uygun ve etkili araçlarla
yetişkinler kadar çocuklar tarafından da yaygın biçimde öğrenilmesini sağlamayı
taahhüt ederler.
Madde 43: 1) Taraf Devletlerin bu Sözleşme ile üstlendikleri yükümlülükleri yerine
getirme konusunda kaydettikleri ilerlemeleri incelemek amacıyla, görevleri
aşağıda belirtilen bir Çocuk Hakları Komitesi kurulmuştur.
2) Komite bu Sözleşme ile hükme bağlanan alanda yetenekleriyle tanınmış ve
yüksek ahlak sahibi on uzmandan oluşur. Komite üyeleri Taraf Devletlerce kendi
vatandaşları arasında ve kişisel olarak görev yapmak üzere, adli bir coğrafi
dağılımı sağlama gereği ve başlıca hukuk sistemleri göz önünde tutularak
seçilirler.
3) Komite üyeleri, Taraf devletlerce gösterilen kişiler listesinde gizli
oyla seçilirler. Her Taraf Devlet, vatandaşları arasında bir uzmanı aday
gösterebilir.
4) Komite için ilk seçim, bu Sözleşmenin yürürlüğe girişini izleyen altı ay
içinde yapılır. Sonraki seçimler iki yılda bir yapılır. Her seçim tarihinden en
az dört ay önce, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri, Taraf
Devletleri, iki ay içinde adaylarını göstermeye yazılı olarak davet eder. Daha
sonra Genel Sekreter böylece belirlenen kişilerden, kendilerini gösteren Taraf
Devletleri de işaret ederek, alfabetik sıraya göre oluşturduğu bir listeyi,
Taraf Devletlere bildirir.
5) Seçimler, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Merkezinde,
Genel Sekreter tarafından davet edilen Taraf Devletler toplantılarında
yapılır. Nisabı, Taraf Devletlerin üçte ikisinin oluşturduğu bu toplantılarda,
hazır bulunan ve oy kullanan
Devletlerin salt çoğunluğuyla en fazla oy alan kişiler Komiteye seçilir.
6) Komite üyeleri dört yıl için seçilir. Aday gösterildikleri taktirde
yeniden seçilebilirler. ilk seçimde seçilmiş olan beş üyenin görevi iki yıl
sonra sona erer, bu beş üyenin isimleri ilk seçimden hemen sonra toplantı
başkanı tarafından çekilen kura ile belirlenir.
7) Bir komite üyesinin ölmesi veya çekilmesi ya da başka her hangi bir
nedenle bir üyenin Komitedeki görevlerini yapamaz hale gelmesi durumunda
adaylığını öneren Taraf Devlet, Komitenin onaylanması koşuluyla, böylece
boşalan yerdeki görev süresi doluncaya kadar, kendi vatandaşları arasından
başka bir uzmanı atayabilir.
8) Komite, iç tüzüğünü kendisi belirler.
9) Komite, memurlarını iki yıllık bir süre için seçer.
10) Komite toplantıları olağan olarak Birleşmiş Milletler Teşkilatı
Merkezinde ya da Komite tarafından belirlenecek başka uygun bir yerde yapılır.
Komite olağan olarak her yıl toplanır. Komite toplantılarının süresi
gerektiğinde. Genel Kurulca onaylanmak koşuluyla, bu Sözleşmeye Taraf
Devletlerin bir toplantısıyla belirlenir veya değiştirilir.
11) Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri gerekli maddi araçları ve
personeli bu Sözleşme ile kendisine verilen görevleri etkili biçimde
görebilmesi amacıyla, Komite emrine verir.
12) Bu Sözleşme uyarınca oluşturulan Komitenin üyeleri, Genel Kurulun onayı
ile, Birleşmiş Milletler Teşkilatının kaynaklarından karşılanmak üzer, Genel
Kurulca saptanan şart ve koşullar çerçevesinde kararlaştırılan ücreti alırlar.
Madde 44: 1) Taraf Devletler, bu Sözleşmede tanınan hakları yürürlüğe koymak için,
aldıkları önlemleri ve bu haklardan yararlanma konusunda gerçekleştirilen
ilerlemeye ilişkin raporları:
a- Bu Sözleşmenin, ilgili Taraf Devlet bakımından yürürlüğe giriş tarihinden
başlayarak iki yıl içinde,
b- Daha sonra beş yılda bir,
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri aracılığı ile Komiteye sunmayı taahhüt
ederler.
2) Bu madde uyarınca hazırlanan raporlarda, bu Sözleşmeye göre üstlenilen
sorumlulukların, şayet varsa, ye~ne getirilmesini etkileyen nedenler ve
güçlükler belirleyecektir. Raporlarda ayrıca, ilgili ülkede Sözleşmenin
uygulanması hakkında Komiteyi etraflıca aydınlatacak biçimde yeterli bilgi de
bulunacaktır.
3) Komiteye etraflı bilgi içeren bir ilk rapor sunmuş olan Taraf Devlet, bu
maddenin 1 (b) bendi gereğince sunacağı sonraki raporlarında daha önce verilmiş
olan temel bilgileri tekrarlamayacaktır.
4) Komite, Taraf Devletlerden Sözleşmenin uygulamasına ilişkin her türlü
bilgi isteminde bulunabilir.
5) Komite, iki yılda bir Ekonomik ve Sosyal Konsey aracılığı ile Genel
Kurula faaliyetleri hakkında bir rapor sunar.
6) Taraf Devletler kendi raporlarının ülkelerinde geniş biçimde yayımını
sağlarlar.
Madde 45: Sözleşmenin etkili biçimde uygulanmasını geliştirme ve Sözleşme
kapsamına giren alanda uluslararası işbirliğini teşvik etmek amacıyla:
a- Uzmanlaşmış kurumlar, UNICEF ve Birleşmiş Milletler Teşkilatının öteki
organları, bu Sözleşmenin kendi yetki alanlarına ilişkin olan hükümlerinin
uygulanmasının incelenmesi sırasında, temsil edilmek hakkına sahiptirler.
Komite; uzmanlaşmış kurumları, UNICEF i ve uygun bulduğu öteki yetkili
kuruluşları, kendi yetki alanlarını ilgilendiren konularda uzman olarak görüş
vermeye davet edebilir. Komite, uzmanlaşmış kurumları, UNICEF i ve Birleşmiş
Milletler Teşkilatının öteki organlarını kendi faaliyet alanlarına ilişkin
kesimlerde Sözleşmenin uygulanması hakkında rapor sunmaya davet edebilir.
b- Komite, uygun bulduğu taktirde, Taraf Devletlerce sunulmuş, bir istem
içeren ya da teknik danışma veya yardım ihtiyacını belirten her raporu,
gerekiyorsa Komitenin bu istek veya ihtiyaca ilişkin tavsiye ve gözlemlerini de
ekleyerek, uzmanlaşmış kurumlara, UNICEF e ve öteki yetkili kuruluşlara
gönderir;
c- Komite, Genel Kurula Genel Sekreterden Komite adına çocuk haklarına
ilişkin sorunlarda incelemeler yaptırması isteğinde bulunulmasını, tavsiye
edebilir:
d- Komite, bu Sözleşmenin 44 ve 45 inci maddeleri uyarınca alınan bilgilere
dayanarak, telkin ve genel nitelikte tavsiyelerde bulunabilir. Bu telkin ve
genel nitelikteki tavsiyeler, ilgili olan her Taraf Devlete gönderilir ve şayet
varsa, Taraf Devletlerin yorumları ile birlikte Genel Kurulun dikkatine
sunulur.
III KISIM
Madde 46: Bu Sözleşme bütün Devletlerin imzasına açıktır.
Madde 47: Bu Sözleşme onaylamaya bağlı tutulmuştur. Onay
belgeleri Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdinde tevdi
edilecektir.
Madde 48: Bu Sözleşme bütün Devletlerin katılmasına açık
olacaktır. Katılma belgeleri Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri
nezdine tevdi edilecektir.
Madde 49:1) Bu Sözleşme, yirminci onay ya da katılma belgesinin Birleşmiş
Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi tarihini izleyen otuzuncu gün
yürürlüğe girecektir.
2) Yirminci onay ya da katılma belgesinin tevdiinden sonra bu Sözleşmeyi
onaylayacak ya da ona katılacak Devletlerin her biri için, bu Sözleşme, söz
konusu Devletin onay ya da katılma belgesini tevdi tarihinden sonraki otuzuncu
gün yürürlüğe girecektir.
Madde 50:1) Bu Sözleşmeye Taraf herhangi bir Devlet bir değişiklik
önerisinde bulunabilir ve buna ilişkin metni Birleşmiş Milletler Teşkilatı
Genel Sekreteri nezdine tevdi edebilir. Genel Sekreter bunun üzerine değişiklik
önerisini Taraf Devletlere. önerinin incelenmesi ve oya konulması amacıyla bir
Taraf Devletler Konferansı oluşturulmasını isteyip istemediklerini kendisine
bildirmeleri kaydıyla, iletir. Böyle bir duyuru tarihini izleyen dört ay içinde
Taraf Devletlerin en az üçte biri söz konusu konferansın toplanmasından yana
olduklarını ifade ederlerse Genel Sekreter, Birleşmiş Milletler Teşkilatı
çerçevesinde bu konferansı düzenler. Konferansta hazır bulunan ve oy kullanan
Taraf Devletlerin çoğunluğu tarafından kabul edilen her değişiklik, onay için
Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna sunulur.
2) Bu maddenin 1 inci fıkrasında yer alan hükümlere uygun olarak
kabul edilen bir değişiklik, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca onaylandığı ve
bu Sözleşmeye Taraf Devletlerin üçte iki çoğunluğu tarafından kabul edildiği
zaman yürürlüğe girer.
3) Bir değişiklik yürürlüğe girdiği zaman, onu kabul eden Taraf Devletler
bakımından bağlayıcılık taşır. Öteki Taraf Devletler bu Sözleşme hükümleri ve
daha önceki kabul ettikleri her değişiklikle bağlı kalırlar.
Madde 51: 1) Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri, onay
ya da katılma anında yapılabilecek çekincelerin metnini alacak ve bütün
Devletlere bildirecektir.
2) Bu Sözleşmenin amacı ve konusu ile bağdaşmayan hiçbir çekinceye izin
verilmeyecektir.
3) Çekinceler, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreterince, geri
alınacağına ilişkin bildirimde bulunma yoluyla her zaman geri alınabilir. Bunun
üzerine Genel Sekreter, bütün Devletleri haberdar eder. Böyle bir bildirim,
Genel Sekreter tarafından alındığı tarihte işlerlik kazanır.
Madde 52: Bir Taraf Devlet, bu Sözleşmeyi, Birleşmiş Milletler
Teşkilatı Genel Sekreterine vereceği yazılı bildirimin Genel Sekreter
tarafından alınması tarihinden bir yıl sonra geçerli olur.
Madde 53: Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri, bu
Sözleşmenin tevdi makamı olarak belirlenmiştir.
Madde 54: İngilizce, Arapça, Çince, İspanyolca, Fransızca ve
Rusça metinleri de aynı derecede geçerli olan bu Sözleşmenin özgün metni,
Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi edilecektir.
Hükümetleri tarafından tam yetkili kılınan aşağıda imzaları bulunan
Temsilciler, yukarıdaki kuralların ışığında, bu Sözleşmeyi imzalamışlardır.
“İhtirazi Kayıt: Türkiye Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesinin 17, 29 ve 30. maddeleri hükümlerini T.C. Anayasası ve 24 Temmuz
1923 tarihli Lozan Anlaşması hükümlerine ve ruhuna uygun olarak yorumlama
hakkını saklı tutulmaktadır.”
Çocuk Hakları Sözleşmesi , Birleşmiş Milletler Genel Asamblesi tarafından
20 Kasım 1989 ta~hinde kabul edilerek 2 Eylül 1990 tarihinde de yürürlüğe
konulmuştur.
Çocuk Hakları Sözleşmesinin ilk imzaya açıldığı 1990 Dünya Çocuk Zirvesinde
2000 yılı için hedefler konmuş ve bunlara ulaşılması öncelikli amaç olarak
saptanmıştır. Bunun gerçekleşebilmesindeki en önemli aracın da Çocuk Hakları
Sözleşmesi olduğu vurgulanmaktadır.
Sözleşmeyi imzalayan her devlet, sözleşmenin öngördüğü hakların tümünü
hemen yaşama geçirebilecek kaynaklara sahip olmayabilir. Çocukların ekonomik
kültürel ve toplumsal haklarının hemen yaşama geçirilebilmesi için gerekli
kaynaklara sahip olmaması, o ülkenin o konuda birey yapmaması anlamına da
gelmemektedir. Ülkeler eldeki kaynakları olanaklı kıldığı oranda mümkün olanı
gerçekleştirme yükümlülüğündedir.
Öncelikli yapılması gereken eylem çocukların kendi haklarını sahiplene-
bilmeleri için yeterli düzeyde bilgi ve bil-ince sahip şekilde eğitilmeleri ve
donanıma sahip duruma getirilmeleridir. Çünkü çocukların yaşamlarının gerçek
anlamda değişebilmesi ancak toplumsal davranışların ve etiğin yasalar ve
ilkelerle uyumlu olarak gelişmesiyle ortaya çıkabilecektir.
Çocuk Hakları sözleşmesinin en büyük özelliği çocukların yaşamlarının
iyileştirilmesinin artık hükümetlerin bir lütfu olarak değil, yasal bir
zorunluluk olarak gerçekleştirilmesidir. Gelişmekte olan ülkelerde çocuk ölümü
sebepleri içerisinde ilk sırada gelen ishalin önlenmesinde, atılması gereken
ilk adım sanitasyonu yani uygun tuvalet ortamını sağlamaktır. Yine anne sütü
ile beslenme çok önemli bir davranış olmasına karşın yaygın olarak uygulanan
mamalarla beslenme beraberinde birçok sorunu da getirmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde her yıl beş yaşın altında 12.5 milyon çocuk
ölmektedir. Bu çocukların 9 milyonu sanayileşmiş ülkelerde yaklaşık 50 yıldır
rutin olarak uygulanan bağışıklama ve antibiyotik tedavisi gibi ekonomik
yöntemlerle önlenebilecek nedenler yüzünden yaşamlarını yitirmektedirler. (8)
Anne sütünün bağışıklamayı geliştirici özelliği bebeklerde hastalığa karşı
direnç geliştirmektedir. Buna rağmen birçok ülkede mama satışları etik boyutlar
gözetilmeksizin yapılmaktadır. Çocuklara yönelik şiddet ve istismarın her türü
çocuklarda önemli problemlere yol açmaktadır. Sokağa itilmiş çocuklarda suça
itilen çocukların geçmişlerine baktığımızda hep kökeninde cinsel veya fiziksel
bir istismar hikayesinin olduğunu görürüz.
Dünyada 12 Latin Amerika ülkesiyle birlikte bizim ülkemizde de ırza tecavüz
eden bir erkek kurbanı kendisiyle evlenmeyi kabul ettiği takdirde ceza almadan
kurtulmaktadır (8).
Çalışan çocukların ve çalışmanın çocuğun gelişimi üzerine etkileri çok
açıktır. Ayrıca yasalarla sorunları olan çocukların korunmaları da yine önemli
bir başka sorundur.
Tüm bunlar çocuklar için yaşamın pembe ve parlak olduğunu söylemeyi
güçleştirmektedir. Halbuki çocukların yaşamın temel gereksinimlerini, sevgi ve
şefkati ,yiyecek ve barınağı, sağlık ve eğitimi alma hakları vardır. Bu
saydığım her şey, onların tartışmasız haklarıdır. Ayrıca çok önemli bir noktayı
da hemen altını çizerek vurgulamak isterim. Çocukların bulunmadığı bir yerde
toplumun eksiksiz ve tam temsil edildiği söylenemez. Bizim ülkemiz dahil olmak
üzere birçok ülkede çocukların temsil ve katılım hakları olmadığı
görülmektedir. Sözleşme şu açıdan çok önemlidir. Sözleşme, ailelerden,
toplumlardan, hükümetlerden ve uluslararası topluluklardan bütün çocukların
haklarını sürdürülebilir, katılımcı ve ayırım gözetmeyen bir tarzda yaşama
geçirecek önlemleri almalarını talep etmektedir.
Çocuk kavramı konusunda tarihsel sürece baktığımızda dünya genelinde büyük
değişimlerin yaşandığını görmekteyiz. Çocukluğun tarihsel gelişimine
baktığımızda babanın istediği uygulamayı yapmakla serbest olduğu çocuğun bir
eşya gibi babanın mülkiyetinde kabul edildiği süreçle başlayan çocukluğun
ta~hinin daha sonra bu döneme göre daha ileri bir uygulamayla çocuklar için
özel bir duyarlılığın gerekli olduğu, çocukların özel gereksinimleri olduğu
görüşlerinin kabullenildiği bir ara sürecin yaşandığı görülmektedir. Günümüzde
ise çocukların yetişkinler gibi medeni, siyasi, toplumsal, kültürel ve ekonomik
bütün haklardan yararlanmaları gerektiği ve bunun sağlanması için çalışmaların
yapıldığı bir ortama ulaşılmıştır. Bugün en önemli aşama çocukların katılım
haklarının artık kabul edildiği ve kendileri ile ilgili her türlü olaya bizzat
katılabilmeleri görüşünün kabul edilmesidir.
Bu konudaki en büyük adım da bu konuda devrim sayılabilecek olan Çocuk
Hakları sözleşmesidir. Bugün çocuklar; siyasal, toplumsal, medeni, kültürel ve
ekonomik alanlarda yetişkinler gibi haklara sahip olacaklarını gösterir bir
Çocuk Haklarına dair Sözleşmeye sahiptirler.
Çocuk haklarına dair sözleşme 2 Eylül 1990 tarihinde uluslararası yasa
statüsüne kavuşmasından bugüne kadar dünya üzerinde Amerika, Birleşik Arap
Emirlikleri ve Somali olmak üzere 3 ülke dışında dünyadaki tüm ülkelerce
imzalanmış ve tarihteki en yaygın kabul gören ve onaylanan insan hakları
belgesi özelliğini kazanmıştır (8).
Bugün dünya çocuklarının %96sı çocuk haklarını korumak için yasal
yükümlülük altına giren ülkelerde yaşamaktadır. Sözleşmeyi onaylayan her ülke
çocuklarla ilgili yükümlülüklerini ye~ne getirmelerinde anne-babalara ve
sorumlu olan tüm kuruluşlara yardımcı olacak tüm önlemleri almakla yükümlüdür.
Bunu yapacağını onaylamış ve imza ile yükümlülük altına girmiştir.
Ancak gözlemler imzacı ülkeler içerisinde Birleşmiş Milletlere rapor
yollayan 43 ülkeden 14 ünün sözleşme ilkelerini kendi anayasalarına
uyarladıklarını göstermektedir. Diğer 35 ülke sözleşmeye uyum sağlamak için
yeni yasalar çıkartmış ya da mevcut yasalarda değişiklikler yapmışlardır. 13
ülke ise bunları yapmamasına karşın çocukları kendi hakları konusunda
bilinçlendirmek için sözleşmeyi okul programlarına ve derslere dahil ederek
tanıtım ve eğitim faaliyetlerine girmişlerdir (9).
Dünya ülkelerinin çocuk haklarıyla ilgili uygulamalarına baktığımızda
çarpıcı örneklerle karşılaşmaktayız. Örneğin Togo’da hükümet sözleşmede yer
alan maddelerin tümüne yeni anayasasında yer vermiştir. Aynı şekilde Uganda,
Angola, Etiyopya ve Namibya da anayasalarını sözleşmeye göre düzenlemişlerdir.
Honduras da sözleşmeyi temel alan yeni bir çocuk hakları yasasını kabul
etmiştir. Tunus’ta kabul edilen çocuk koruma yasası sözleşmeyle uyumlu 123
madde içermektedir. Aynı şekilde Nepal de yeni çocuk yasası ile sözleşmeye
uyumlu kanuna sahip olmuştur. Çin’de çocuk hakları konusunda yasama
girişimlerinde bulunan diğer ülkeler arasında yer almaktadır. Burkino Faso da
ilköğretim ve ortaöğretim eğitim programlarına çocuk hakları ile ilgili dersler
konulmuş ve çocuklarla ilgili davalar çocuk mahkemelerinde görülmeye
başlanmıştı r (9).
Türkiye’deki tabloya baktığımızda ise şu tabloyu görmekteyiz: Türkiye
Birleşmiş Milletler Genel Merkezinde 29-30 Eylül tarihleri arasında toplanan
“Çocuklar için Dünya Zirvesinde” ilk kez imzaya açılan Çocuk Hakları
Sözleşmesini toplantıda bulunan dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal ın
imzalamasıyla sözleşmeye ilk imza koyan devletler içinde yer almıştır. Ancak
yasanın yürürlüğe girmesi için gereken ülkelerin meclisinde onaylanması
işlemini ancak 9 Aralık 1994 de gerçekleştirmiştir. Bunu yaparken sözleşmenin 7.,
29. ve 30. maddelerini Lozan antlaşması ve TC. Anayasasının ilgili maddeleri
çerçevesinde yorumlama hakkını saklı tutarak onaylamıştır. Çocuk Hakları
sözleşmesi 27 Ocak1995 tarihinde 22184 sayılı resmi gazetede yayınlanarak 4058
sayılı yasa ile iç hukuk kuralına dönüşmüştür. (10, 11)
Çekince sürülen 1 7.,29. ve 30. maddelerde etnik azınlık ve yerli halktan
olan çocukların konuşma dillerini, televizyon ve radyo gibi kitle iletişim
araçları ile okullarda kullanmaları öngörülmüştür. Türkiye açısından azınlık
sıfatı sadece uluslararası anlaşmalarla kendilerine bu nitelik tanınan Rum,
Ermeni,Bulgar ve Musevi topluluklarına aittir. Türkiye bunların dışında milli
azınlık tanımamaktadır. (5) Bu yüzden bu maddelere çekince konularak sözleşme
imzalanmıştır.
Türkiye sözleşmeyi imzaladıktan sonra sözleşmeye bağlı iç hukuk normlarını
gözden geçirerek sözleşmeyle çelişen hükümleri saptayarak gerekli
değişiklikleri yapmak durumunda ve yükümlülüğündedir. Ancak bugüne kadar geçen
üç yılda bununla ilgili hiçbir konuda değişikliklere gidilmediği görülmektedir.
Özellikle medeni kanun, iş kanunu, ceza kanunu ve risk altındaki çocuklar
konularında yapılması gereken acil birçok değişiklik olmasına karşın hiçbir
girişimin olmadığı görülmektedir.
Sözleşmeyi imzalayan her devlet, sözleşmenin öngördüğü hakların tümünü
hemen yaşama geçirebilecek kaynaklara sahip olmayabilir. Çocukların ekonomik,
kültürel ve toplumsal haklarının hemen yaşama geçirilebilmesi için gerekli
kaynaklara sahip olmaması, o ülkenin o konuda birey yapmaması anlamına da
gelmemektedir. Ülkeler eldeki kaynakları olanaklı kıldığı oranda mümkün olanı
gerçekleştirme yükümlülüğündedir.
Öncelikli yapılması gereken eylem çocukların kendi haklarını
sahiplenebilmeleri için yeterli düzeyde bilgi ve bil-ince sahip şekilde eğitilmeleri
ve donanıma sahip duruma getirilmeleridir. Çünkü çocukların yaşamlarının gerçek
anlamda değişebilmesi ancak toplumsal davranışların ve etiğin yasalar ve
ilkelerle uyumlu olarak gelişmesiyle ortaya çıkabilecektir.
Çocuk Hakları sözleşmesinin en büyük özelliği çocukların yaşamlarının
iyileştirilmesinin artık hükümetlerin bir lütfu olarak değil, yasal bir
zorunluluk olarak gerçekleştirilmesidir.
Sözleşme, ailelerden, toplumlardan, hükümetlerden ve uluslararası
topluluklardan bütün çocukların haklarını sürdürülebilir, katılımcı ve ayırım
gözetmeyen bir tarzda yaşama geçirecek önlemleri almalarını talep etmektedir.
Bir başka şekilde bunu şöyle ifade edebiliriz. “Durumları ne olursa olsun
zengin ve yoksul tüm toplumların en yoksul, en dezavantajlı ve genellikle en
fazla ihmale uğrayan çocuklar hem eldeki kaynakların kullanımı hem de
gösterilecek çabalarda birinci derecede önceliğe sahip olmalıdır.
Çocuk Hakları Sözleşmesi ile ilgili bu çalışmayı dönemin B.M. Genel
sekreteri Jaurez Perez De Cuelların sözleşmenin henüz taslak aşamasında iken
söylediği sözlerle bitirmek istiyorum.
Bir toplumun kendi çocuklarına nasıl yaklaştığı, yalnızca o toplumun şefkat
ve koruyucu değerlerini yansıtmakla kalmaz. Bu yaklaşım aynı zamanda, o
toplumdaki adalet anlayışının, geleceğe nasıl yöneldiğinin ve gelecek kuşaklar
için bugünden nelere sahip çıkıldığının da bir aynasıdır. Hiç kuşkusuz bu, tek
tek ülkeler için olduğu kadar, uluslararası topluluğun bütünü içinde
geçerlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder