|
diş mine, dentin, sement ve pulpadan (diş özü) oluşur.
|
||||||||||||||||||||||||
|
|
||||||||||||||||||||||||
|
|
||||||||||||||||||||||||
|
Dişler
sindirim sisteminin başında besinlerin ufalanıp parçalanmasına, koparılmasına
yardım eder. kendini çevreleyen destek dokuları korur ve gelişmelerini
sağlar. konuşmayı ve seslerin doğru bir şekilde çıkmasını sağlarlar. estetik
olarak yüzle bir bütünlük içindedir.
1- Kesici Dişler
Alt ve üst çenedeki ön dişler “Kesici Diş” olarak
adlandırılır. Üst çenede genişliği 9-10 mm. olanlar orta kesici; 6-7 mm.
olanlar ise üst yan kesicilerdir. Alt orta ve yan kesicilerin
genişlikleri ise 6-7 mm. arasındadır.
2- Kaninler (Köpek Dişleri)
“Köpek dişi” ve “göz dişi” adı da verilen
kaninler kesici dişlerden sonra gelir, alt ve üst çenede sağlı-sollu birerden
dört (4)tanedir. Uçları sivri olup koparmaya yararlar.
3- Azı Dişleri
Kaninlerin arkasında, azı dişleri yer alır. Yapı olarak
birbirinden farklı olan azı dişleri, her bir yarım çenede, iki küçük azı, üç
de büyük azı olmak üzere beşer tane ve bir çenede toplam on (10) tanedir.
Bütün küçük azıların çiğneme ve kenetlenmeye yarayan
ikişer tümsekçikleri vardır. Üst çenedeki büyük azıların dörder tümsekçiği;
alt çenedeki büyük azıların beşer tümsekçiği vardır. Bu tümsekçiklere
“tüberkül” adı verilmektedir.
4- Akıl Dişleri - Üçüncü Büyük Azılar = Yirmi yaş Dişleri
Akıl dişleri ayrı bölümde incelenmiştir (yirmi yaş dişleri). Burada, sadece
şekillerinin ve kök sayılarının çok değişik olduğunu belirtmekle yetiniyoruz.
Konuşma, insan ilişkilerinin
en önemlilerindendir. Ayrıca, politikacılık, aktörlük, spikerlik, şarkıcılık
gibi bazı meslekler, büyük ölçüde düzgün konuşmaya dayanır. Düzgün konuşmada
dişlerin önemli rolleri vardır.
Aşağıda ki birkaç örneğin bu
rolü vurgulamaktadır.
1- DE ve TE
sesleri, dil ucunun, üst kesicilerin damak tarafındaki eğiminden destek
almasıyla çıkar.
2- FE ve VE
sesleri ise, alt dudağın, üst kesicilerin kesici uçlarına temas etmesiyle
çıkar.
3- SE sesi, karışık
bir işlemle çıkar. Alt ve üst kesiciler birbiriyle temas halindeyken, dilin,
azıların dil tarafındaki yüzeyinden destek alması ve dil ucunun da (kesiciler
arasında bir oluk yapıp) hava borusu oluşturmasıyla gerçekleşir. ŞE ve
JE sesleri de buna benzer bir işlemle gerçekleşir; fakat bu sırada dil
ucu göreve katılmaz.
Dişler
çene kemikleri, dişetleri, dil, damak, buların hepsi, çiğneme, tat alma.
yutkunma ve konuşma ile ilgili görevlerini bir bütün halinde yürütürler.
Embriyolojik
hayatta (anne karnında) ağız boşluğuna ait oluşum belirtileri 3. haftada
görülmesine rağmen, dişlerin gelişimine ait ilk belirtiler 6.haftaya
rastlamaktadır. 7.haftadan itibaren dişlerin tomurcukları hafta hafta
belirmeye başlar.
Süt
dişleri, çocuk altı aylıkken çıkmaya başlar ve 2.5 yaşında alt ve üst çenede
10’ardan (20) tane olarak tamamlanır. Süt kesicileri ve süt kaninleri, kalıcı
dişlere göre daha küçüktür. Süt azıları da kalıcı azılara göre daha küçük
yapıdadır.
Çocuk büyüdükçe, süt dişlerinin kökleri altında yer alan kalıcı
dişin kökü, sürme etkisiyle erimeye başlar; kök tamamen eriyip dişin yalnız
kuronu kalınca da diş kendiliğinden düşer.
İlk
diş yaklaşık altı aylıkken çıkar. Akıl dişleri de 18-20 yaşında... Demek ki
diş çıkarma süreci, insanın 20 yılını alır. Ama hangi diş kaç yaşında çıkar?
Bunu özetleyen bir tablo hazırlanmış ve aşağıda verilmiştir. Tablodaki
yaşların yaklaşık rakamlar olduğunu; 1-1,5 yıl önce veya sonra sürmesi gereken
dişin vakitsiz sürebileceğini, bazen de gecikmeler olabileceğini
belirtmeliyiz.
Kesici dişler, yiyecekleri ısırmaya ve kesmeye yararlar. Üst diş
kavisi, alt diş kavisinden daha geniştir ve onu her yönde taşar. Alt çenenin
aşağıya kaymasıyla ağız açılır ve lokma kesici dişlerin arasına girer. Ağız
kapatılınca, ısırma hareketi ile üst kesiciler alt kesiciler üzerinde bir
makasın ağzı gibi kayar ve yiyecekleri koparır.
Öğütme işlemi alt çene eklemi ve çiğneme kaslarının uyumlu
çalışması ve yana hareketlerle gerçekleşir.
Besinleri
iyi öğütebilmek için diş dizilerinin düzgün ve eksiksiz olması şarttır.
Bir dişin dışarıdan sadece taç kısmı görülür ve diğer kısımları
çene kemiği içinde gizlenmiştir; üzeri dişeti dokusu ile örtülüdür.
Diş eti, sert, lifli ve kan dolaşımı ile iyi beslenen bir yapı
olup; normal rengi uçuk pembedir. Sert ve kemiğe sıkı-sıkıya yapışan 4-5
mm’lik dişeti daha yumuşak bir bağlantı ile yanak ve dudak içini döşer; bu
yapıya “Mukoza” denir. Yanak ve dudakların iç yüzü ile diş dizileri
arasında “Vestibül” = “Dalız” yer alır.
Yeni doğan bebeğin ağzı sterildir (mikropsuzdur), fakat birkaç
dakika sonra kirlenir ve yaşam boyu da mikroplu kalır. Öyleyse neden
hastalanmıyoruz? Çünkü ağızda bulunan bakterilerin çoğu hastalık yapmayan
mukoza (saprofit) türdendir. Ancak vücudun direnci kırılınca bu bakteriler
hastalık etkeni olabilir. Ağızda bulunan bakterilerin hepsi “Ağız florası”nı
oluşturur.
Diğer yandan, ağız boşluğunun çok önemli bir koruyucusu daha
vardır: Tükürük. Kulak önü, çene altı ve dil altı bezleri tarafından
üretilen renksiz, özel kıvamda, akıcı bir sıvı olan tükürük, üretildiği
bezlerden kanalcıklar aracılığı ile ağız boşluğuna taşınır. Bezler günde 5
litreye yakın tükürük üretirler. Kulak önü tükürük bezinin kanalı, üst 1.
büyük azı yakınında; diğer tükürük bezlerinin kanalcıkları da dil altında
ağza açılırlar. Tükürük içinde bakterilerin üremesini durduran fermentler,
fluor ve kalsiyum tuzlan bulunur. Tükürük kanallarının açıldığı yerde diş
taşlarının fazla birikmesi, bileşimindeki kalsiyum tuzlarının çökelmesi
nedeniyledir. Tükürüğün ağız ve dişlere yararlı etkileri şöyle
özetlenebilir;
1- Tükürük, dişleri mekanik olarak temizler.
2- Tükürük, dişleri çürümekten korur.
3- Tükürük, içinde bulundurduğu mayalarla ağız mukozasını korur.
diş
sert dokularının madde kaybı ile birlikte ilerleyen hastalığına çürük
denir. diş sert dokularında kaybolan maddeyi yerine koyacak bir yenileme ya
da tamir olayı olmaz. yani çürükte madde kaybının dokularca tamir olanağı
yoktur. ayrıca çürük boşluğu çürütücü etkenlerin yerleşmesi, gelişmesi ve
korunması için bir barınak teşkil eder.bu nedenle çürük tedavisinde başlıca
iki çaba vardır: Çürütücü etkenlerin barınağını ortadan kaldırmak ve dişteki
madde kaybını birtakım dolgu malzemeleri ile gidererek tekrar iş görür hale
getirmek... eğer elimizde çürüyerek kaybolan diş dokularını fiziksel,
kimyasal ve biyolojik özelliklerine sahip ve tedavi edilecek dişe mükemmel
bir şekilde yapışıp kaynaşabilecek bir dolgu maddesi bulunsaydı çürüğü
temizlemek ve doldurmak basit bir işlem olurdu. ancak bugün bu özelliklerin
tümüne sahip bir dolgu maddesi olmadığı için, ön dişlerde estetiği arka
dişlerde de dayanıklılığı sağlayan çok çeşitli dolgu maddeleri
kullanılmaktadır. bu maddelerin değişik özellikleri nedeniyle dolgu yapma
tekniklerinde en uygun şekil ve yöntem dişten dişe değişmektedir.
Dişin
pulpa tabakasının (sinir-damar ağı) mikroorganizmalarca işgali sonucu
canlılığını kaybettiği bazı durumlarda içerdiği protein, karbonhidrat ve
yağların kimyasal olaylar sonucu parçalanmasıdır. çürüğe meyilli dişlere
sahip bireylerin daha çocuk yaşlardayken ilk çıkan daimi dişlerinde bile
aşırı çürük sonucu pulpa gangrenine rastlanabiliyor.
Ani
darbelerle dişin kırıldığı durumlarda olabildiği gibi sürekli ve yavaş yavaş
etki yapan yüksek dolgular, sızıntılar, sinire ulaşan çürükler de dişin
ölümüne sebep olabilir.
Dişi
canlı olarak ağızda tutmak için artık çok geçtir. yapılacak tedavi şekli
dişin ortasındaki bozulmuş yapıların temizlenmesidir (kanal tedavisi). en son çare ise ne yazık
ki çekimdir.
|
DİŞLERİN YAPI MADDESİ VE İÇERİĞİ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder