AKKOYUNLULAR I- SIYASî TARIH
a) Akkoyunlular'in
mensei ve kurulusu
Akkoyunlular,
1340-1514 yillari arasinda Dogu Anadolu, Azerbaycan ve Irak'ta hüküm sürmüs
olan bir Türkmen hanedanidir. Devletin kurucusu olan Karayülük Osman Bey
Oguzlarin Bayindir boyuna mensuptur. Bu sepele Akkoyunlu Devleti'ne
Bayindiriyye Devleti de denilmektedir. Akkoyunlular'in Anadolu'ya ne zaman ve
hangi yoldan geldikleri bilinmemektedir. Ancak Mogol istilasi sonucunda
Anadolu'ya gelen pek çok Türkmen grubu arasinda Bayindir Türkmenlerinin de
bulundugu tahmin edilmektedir. Akkoyunlu oymaginin Anadolu'ya gelis tarihi
hakkinda en güvenilir bilgiyi, Akkoyunlu sülâlesinin tarihi olan Ebu Bekr-i
Tihrani'nin eserinde bulmak mümkündür. Buna göre, 52. göbekte Oguz Han'a ulasan
Karayülük Osman Bey'in bagli oldugu Bayindir oymagi, ilk önce XIII. yüzyilin
baslarinda Dogu Anadolu'ya gelmisler, burada Mogol istilâsina karsi koyarak
Diyarbekir bölgesine egemen olup, Trabzon-Rum Imparatorlugu ve Gürcüler'le
mücadele etmislerdir.
Akkoyunlular siyasî
bir birlik kurmadan önce güneyde Urfa ve Mardin, kuzeyde Bayburt olmak üzere
Firat ve Dicle yöresinde yaylayip-kislamaktaydilar. Bu sirada, en büyük
düsmanlari olan Karakoyunlular ile de mücâdele ediyorlardi.
Ilhanlilar'in
yikilmasindan sonra, onun hakimiyet sahasi üzerinde birbirleriyle mücâdele eden
Celayir, Çoban ve Sotay sülâlelerinin kavgalarina katilan Akkoyunlular, bu
sülâlelerden Musul ve Diyârbekir bölgelerine hakim olan Sotayogullari'nin
hizmetine girdiler. Bu ailenin Orta Anadolu'ya çekilmesinden sonra ise
Artuklular'a bagli olarak yasamaya devam ettiler. Bu sirada Diyârbekir
bölgesinde bazi kent ve kaleleri eline geçiren Akkoyunlular yavas yavas
kuvvetleniyorlar, diger boy ve oymaklari kendisine baglayarak devlet kurma
yolunda ilerliyorlardi.
1- Tur Ali Bey
Diyarbekir bölgesini
yurt edinen bu Akkoyunlu Türkmenlerinin basinda 1340 yillarinda Tur Ali Bey
isminde birisinin bulundugu görülmektedir. Tur Ali Bey 1340-1341 ve 1343
yillarinda olmak üzere iki kez Trabzon Rum Imparatorlugu topraklarina saldirmis,
hatta bu devletin baskentine kadar ilerlemisti. Daha sonra Bayburt ve Erzincan
emirleriyle birleserek bir kez daha Trabzon üzerine yürümüsse de bir basari
elde edememistir(1348).
Tur Ali Bey
Ilhanlilar'dan Gazan Han'in maiyetinde Suriye seferine istirak etmis ve bu
sefer sirasinda büyük gayret ve kahramanlik göstererek Gazan Han'in teveccühünü
kazanmistir. Bu basaridan sonra etrafina 30.000 kisilik bir kuvvet toplayan Tur
Ali Bey, Anadolu, Suriye ve Irak taraflarina çesitli akinlar yapti. Tur Ali Bey
zamaninda Akkoyunlular'a, bu beyin söhretinden dolayi Tur Alilîler de
denilmekteydi.
Tur Ali Bey'in gerek
Anadolu'da ve gerekse Trabzon Rum Imparatorlugu karsisinda kazandigi bu
basarilar üzerine Imparator III. Aleksios korkuya kapilmis ve onunla dostluk
kurmak üzere kizkardesi Maria'yi Tur Ali Bey'in oglu Kutlu Bey ile
evlendirmistir (1352). Böylece imparator hem Tur Ali Bey'in yapacagi yeni
akinlardan ve hem de onun himayesi ile digerlerinin hücumlarindan kurtulacagini
hesaplamistir ki bu tesebbüsünde muvaffak olmus ve 1360 yilina kadar bu
taraftan herhangi bir hücuma maruz kalmamistir.
2- Kutlu Bey
Tur Ali Bey'in ne
zaman öldügü kesin olarak bilinmemekle beraber oglu Kutlu Bey'in 1363 yilinda
Akkoyunlular'in basinda bulundugu görülmektedir. Büyük bir ihtimalle 1362
yilinda babasinin yerine geçen Fahreddin Kutlu Bey, bir yil sonra karisi
Despina ile Aleksios'u ziyaret için Trabzon'a gitmis, imparator da ertesi sene
iade-i ziyârette bulunmustur.
Kutlu Bey zamaninda
(1362-1388) Anadolu'nun siyasi tablosunda önemli degisikler olmustur. Bu
dönemde Bayram Hoca idaresindeki Karakoyunlular Musul'dan Erzurum'a kadar olan
bölgelerde hakimiyet kurarak güçlü bir devlet haline gelmislerdi. Erzincan'da
ise emir Pir Hüseyin'in ölümü üzerine burasi Mutahharten'in eline geçmisti
(1378). Erzincan'daki bu degisikligi kabul etmeyen Eretna devleti hükümdari
Alaaddin Ali Bey Mutahharten üzerine yürüyünce, Mutahharten zor durumda kalmis
ve Akkoyunlular ile Dulkadirogullari'ndan yardim istemisti. Bu istegi kabul
eden Kutlu Bey, ogullarindan Ahmed Bey emrinde mühim bir kuvveti Mutahharten'e
yardima gönderdi. Erzincanlilar'in yardimina kosan bu Akkoyunlu kuvvetleri ile
Eretna-oglu Alâaddin Bey kuvvetlerinin yaptiklari çarpismayi Kutlu Bey-oglu
Ahmed Bey kazandi. Eretnalilar büyük bir bozguna ugradilar.
Akkoyunlular, Kadi
Burhaneddin'in Sivas'ta hükümdarligini ilân etmesinden sonra (1381), onun
hükûmdarligini tanimayarak buraya bir miktar kuvvet gönderdiler. Kutlu Bey-oglu
Ahmed Bey idaresindeki Akkoyunlu kuvvetleri Mutahharten ile birlikte Sivas
üzerine yürüyerek kenti savunmakta olan Emir Yusuf Çelebi'yi yendiler, ancak
sehri ele geçiremediler.
Akkoyunlular'la Sivas
hükümdari Kadi Burhaneddin arasindaki bu düsmanlik, Burhaneddin'in Malatya
yakinlarina geldigi bir sirada, Kutlu Bey ogullarinin onun yanina giderek itaat
etmeleri ile son buldu. Bu sirada Kadi Burhaneddin'in huzuruna gelen Ahmed Bey,
ondan daha önceki davranisi için özür dilemis ve affini istemistir. Hatta ona
olan bagliligini göstermek için yaninda bulunan kardesi Karayülük Osman Bey'i
rehin olarak vermistir. Baska bir rivayete göre ise, cesaret ve ününü kiskanan
kardeslerinin kendisine bir kötülük yapmalarindan çekinen Karayülük Osman
onlardan ayrilarak Kadi Burhaneddin'in hizmetine girmistir.
Kutlu Bey, 1389 yilinda
vefat etmis olup, Bayburt'un Sinor köyünde defnedilmistir.
3- Ahmed Bey
Kutlu Bey'in ölümünden
sonra Hüseyin, Ahmed, Pir Ali ve Karayülük adindaki ogullari arasindan Ahmet
Bey Akkoyunlular'in basina geçti. Ahmet Bey zamaninda Erzincan emîri
Mutahharten ile Akkoyunlular'in arasi açildi. Kutlu Bey'in dostu olan
Mutahharten onun ölümünden sonra Akkoyunlular'in hakimiyetindeki bir kisim
topraklara saldirararak yagma ve tahrip hareketlerine basladi. Mutahharten'in
bu tecavüz hareketleri üzerine Ahmet Bey büyük bir kuvvetle onun üzerine
yürüdü. Yapilan savasta agir bir yenilgi alan Erzincan kuvvetleri geri
çekilirken Mutahharten yarali olarak savas meydanindan güçlükle kaçabildi.
Mutahharten
Akkoyunlular'in karsisinda aldigi bu agir yenilgiden sonra, Akkoyunlular'in
ezeli düsmani olan Karakoyunlu beyi Nâsireddin Kara Mehmed Bey'den yardim
isted.i Akkoyunlular'a karsi saldirmak için bir firsat bekleyen Kara Mehmed,
Mutahharten ile birleserek Akkoyunlular'a taarruz ettiler. Bu müttefik
kuvvetler karsisinda agir bir yenilgiye ugrayarak askerlerinin büyük bir
kismini kaybeden Ahmed Bey Kadi Burhaneddin'e siginmak zorunda kaldi. Kadi
Burhaneddin onu çok iyi karsilayarak ikram ve iltifatta bulunmus ve kendisine
hil'at vermistir.
Akkoyunlu Ahmed Bey,
Kadi Burhaneddin Ahmed'in metbuu olmasina ragmen, ülkesine döndükten sonra onun
aleyhinde bir takim faaliyetlere basladi. Kardesi Hüseyin Beyle birlikte Kadi
Burhaneddin'in Amasya seferine katilan Ahmed Bey, bu sirada bir kaç defa isyan
tesebbüsünde bulundu ise de basarili olamadi. Daha sonra Amasya emiri Ahmed ile
ittifak ederek Tokat üzerine yürüme karari aldi. Fakat bunu ögrenen Kadi
Burhaneddin derhal Tokat'da bulunan Akkoyunlular üzerine yürümüs ve onun bu anî
hareketi karsisinda mukavemet edemeyecegini anlayan Ahmed Bey bir kez daha
affini isteyerek bagliligini göstermistir.
Erzincan emiri
Mutahharten ile Karakoyunlu beyi Kara Yusuf (1389-1420) anlasarak Akkoyunlular
üzerine yürümek üzere hazirliklara basladilar. Mutahharten büyük bir ordu
hazirlayarak Karakoyunlu beyleri ile beraber Endris'te Akkoyunlularin karsisina
çikti. Ancak yapilan savasta müttefik kuvvetler büyük bir bozguna ugrarken Kara
Yusuf Bey esir düsmüs, Mutahharten ise güçlükle canini kurtarmistir.
Mutahharten bu yenilginin intikamani almak için kisa bir süre sonra, bu kez
yalniz basina Akkoyunlular üzerine yürüdü. Akkoyunlu hükümdari, damadi olan
Mutahharten ile baris yapmak istediyse de kardesi Karayülük Osman bunu kabul
etmedi. Yapilan savasta Mutahharten ikinci kez Akkoyunlulara yenildi.
Kadi Burhaneddin Ahmed
1394 yilinda Erzincan üzerine bir sefere çikmisti. Bu durumu haber olan
Akkoyunlu Ahmed Bey elçi ve mektuplar göndermek sureti ile kendisine yardimci
olacagini bildirdi. Erzincan sinirinda birlesen Akkoyunlu ve Sivas kuvvetleri
Erzincan içlerine kadar girerek bir ay müddetle Mutahharten'in ülkesini
görülmemis bir biçimde yagma ve tahrip ettiler. Bu sefer sirasinda Ezdebir, Sis
ve Burtulus kalelerini zapteden Kadi Burhaneddin, Sivas'a dönerken yardimlarini
gördügü Ahmed Bey'e Erzincan'dan Bayburt'a kadar olan bölgeleri dirlik olarak
verdi.
Akkoyunlu Ahmed Bey,
Kadi Burhaneddin'in Erzincan üzerine yaptigi ikinci seferine de istirak eti
(1395). Bu olaydan sonra Akkoyunlu Devleti içerisinde iç karisikliklar çikmis
ve kendisine isyan eden Karayülük Osman Bey ile Ahmed Bey'in arasi açilmisti.
Osman Bey, Kemah kalesini ele geçirmek isteyince agabeyi Ahmed Bey onun üzerine
yürüdü. Bunun üzerine Osman Bey Kadi Burhaneddin Ahmed Bey'in yanina giderek
onun hizmetine girdi.
Bu olaydan sonra
Akkoyunlu beyi Ahmed Bey ile Kadi Burhaneddin'in arasi açilmaya basladi.
Nitekim Ahmed Bey, Kadi Burhaneddin'in Karaman-oglu üzerine yaptigi sefere
katilmadigi gibi, onun, isyan eden Kayseri valisi Seyh Müeyyed'e karsi
giristigi harekete de istirak etmedi. Ancak Seyh Müeyyed'in öldürülmesi ile
neticelenen bu seferde Kadi Burhaneddin, Akkoyunlu Karayülük Osman Bey'in büyük
yardim ve destegini gördü. Hatta onun bu yardimina karsilik kendisine Sarki
Karahisar'i verdi. Ancak Kadi Burhaneddin ile Karayülük Osman Bey'in arasi, Seyh
Müeyyed'in öldürülmesi yüzünden açildi. Çünkü Seyh Müeyyed, Osman Bey
vasitasiyla canina dokunulmayacagina söz verildigi için teslim olmustu. Kadi
Burhaneddin ise böyle olmasina ragmen, teminat verdigi halde Müeyyed'i
öldürtünce, Karayülük Osman Bey onun bu davranisina çok sinirlendi ve anî bir
baskin düzenleyerek Kadi Burhaneddin'i gafil avladi. Onu yakaladiktan sonra
öldürttü (Temmuz 1398).
Kadi Burhaneddin'in
öldürülmesinden sonra Karayülük Osman Bey Sivas'i ele geçirmek için sehri
muhasara etti. Ancak, sehirde bulunan devlet erkâni ve emirler onu sehre
sokmayarak Kadi Burhaneddin'in hayatta kalan oglu Alaaddin Ali Çelebi'yi
hükümdar ilân ettiler. Sivas'i Akkoyunlular'a teslim etmek istemeyen yeni
hükümdar Osman Bey'e mukavemet edemeyecegini anlayinca Osmanli Padisahi
Yildirim Bayezid'den yardim istedi. Bunun üzerine Sivas'a gelen Osmanli ordusu
Osman Bey'i maglup etti ve böylece Kadi Burhaneddin'in arazisinin büyük bir
kismi Osmanli hakimiyetine geçti.
Osmanlilar karsisinda
yenilgiye ugrayan Karayülük Osman Bey, önce ezeli düsmani olan Mutahharten'in
hizmetine girdi. Ancak burada kisa bir süre kaldiktan sonra Memlûk sultani
Berkuk'a müracaat ederek onun tabiiyetine girdi. Ancak Berkuk'un ölümü üzerine
Misir'da karisikliklarin tehlikeli bir durum arzetmesi ve Osmanlilar'in
Memlûklular elindeki Anadolu sehirlerini almasindan sonra, Memlûklular'a
yaptigi yardimi kesen Osman Bey bu sefer daha önce tabiiyetini arzetmis oldugu
Timur'un yanina gitmeyi menfaatine daha uygun buldu. Bu düsünce ile, Karabag'da
kislamakta olan Timur'un yanina giderek bütün kabilesi ile birlikte onun
hizmetine girdi. Timur, kendisine ikram ve iltifatta bulunarak ona Anadolu'da
bir bölgeyi emanet olarak verecegini vaad etti.
Karayülük Osman Bey,
Timur'un 1400 yilinda Anadolu'ya yaptigi sefer sirasinda öncülük yapti ve
Sivas, Elbistan ve Malatya'nin Osmanlilar'dan alinmasinda hazir bulundu. Timur,
Osman Bey'in bu hizmetine karsilik kendisine Malatya'yi verdi. Bu savaslarda
Karayülük-oglu Ibrahim Bey de fevkalâde kahramanlik gösterdiginden Timur ona da
Diyarbekir (Amid) sehrini vermistir. Timur'un Suriye seferinde Osman Bey ve
ogullari da hazir bulunarak yararlilik gösterdiler. Bu seferden dönüsünde
Mardin'i kusatan Timur, çok geçmeden Irak üzerine yürüyünce kentin
kusatilmasini Karayülük'e birakti. Mardin'i ele geçiren Karayülük, oglu
araciligiyla Hisn-Keyfa hâkimini kendisine boyun egmeye ve vergi vermeye mecbur
birakti.
Timur'un 1402'de
Yildirim Bâyazid'le yaptigi Ankara Savasi'na Akkoyunlulardan Karayülük'ün
yanisira agabeyleri Ahmed ve Pir Ali Beyler de istirak ettiler. Savas
sirasinda, Osmanlilar'in sol koluna kumanda eden Süleyman Çelebi üzerine
yürüyen Karayülük Osman Bey, bu cenahi bozguna ugratmis ve Ankara Savasi'nin
kazanilmasinda önemli rol oynamistir. Kisi Anadolu'da geçiren Timur, 1403
yilinda ülkeyi terk ederken Sivas'a geldigi zaman Osman Bey'e hil'at giydirmis
ve ona Diyarbekir ve çevresinin emirligini vermistir. Akkoyunlu Ahmed Bey ile
kardesi Pir Ali Bey ise, Timur'un dönüsü sirasinda hapsedildiklerinden
Karayülük Osman Bey rahatça ülkesine geldi ve Akkoyunlu Devleti'ni kurdu
(1403).
4- Karayülük Osman Bey
Saltanatinin ilk
yillarinda Timur'a tabi olan Osman Bey onun ölümünden sonra oglu Sahruh'a bagli
kaldi. Osmanli hükümdarlariyla da dost geçinmeye dikkat eden Karayülük,
bilhassa Karakoyunlu hükümdari Kara Yusuf ile mücadele etti. Memlûklu
sultanlari Farac ve Müeyyed Seyh ile de dostane iliskiler kurmaya çalisan
Karayülük , bu devletin basina Sultan Barsbay'in geçisinden sonra aradaki
dostluk bozulmaya basladi.
Karakoyunlu hükümdari
Kara Yusuf, bu sirada Azerbeycan'i ele geçirerek Akkoyunlular'i tehdide
basladi. O, 1409 yilinda Mardin'i, 1410 yilinda da Erzincan'i ülkesine katarak
Akkoyunlular'i iki taraftan çevirdi. Karayülük Osman Bey ise,Timuru'un
kumandani Semseddin'in idaresinde bulunan Kemah kalesini alarak
Karakoyunlular'a karsi durumunu kuvvetlendirmeye çalisti. Bu sirada Çagatay
hükümdari Sahruh ile Memlük Sultani da Karayülük Osman'i destekliyorlardi.
Bütün bunlara ragmen Karayülük üzerine yürüyen Kara Yusuf, Akkoyunlu beyini
bozguna ugratarak Malatya'ya kadar olan bölgeyi yagmaladi (1417).
Bu sirada Memlûk
tehlikesinin görülmesi üzerine iki taraf anlasmak zorunda kaldi. Savur
kalesininin Karakoyunlular'a birakilmasi sartiyla bir baris yapildiysa da bu
anlasma pek uzun sürmedi. Kisa bir süre sonra Karayülük Osman Bey Memlûk
sultani ve Sahrah'un da tesviki ile Mardin'i kusatti ve çevresini de yagmaladi.
Bu durumu haber alan Kara Yusuf derhal Karayülük üzerine geldi ve onu iki defa
maglup ederek Haleb'e çekilmesine sebep oldu (1418).
Akkoyunlular ile
Karakoyunlular arasindaki mücalede, 1420 yilinda Kara Yusuf'un ölümünden sonra
yerine geçen oglu Iskender Mirza zamaninda daha da siddetlenerek devam etti. Bu
sirada Erzincan'i Akkoyunlu topraklarina katan Karayülük Osman Bey, Çoruh
havzasinin tamamini eline geçirerek devletinin sinirlarini Trabzon Rum
Imparatorlugu arazisinden Urfa güneyine kadar genisletti. Bu sirada bir çok
defa Iskender Mirza ile karsilasan Karayülük Osman Bey, bunlarin ekserisinde
bozguna ugradi. Ancak 1434 yilinda, Diyarbekir'den büyük bir kuvvetle Erzurum
önlerine gelen Osman Bey, Duharlu Pir Ahmed Bey'in Iskender Mirza adina idare
ettigi bu sehri eline geçirdi. Buranin idaresini de oglu Seyh Hasan'a birakti.
Timur-oglu Sahruh'un
Karakoyunlular üzerine yaptigi seferlerde onun yaninda bulunan Karayülük Osman
Bey, Sahruh'un üçüncü Karakoyunlu seferinde Iskender'in Tebriz'den ayrilarak
Erzurum'a dogru kaçmasi üzerine onun önünü kesti. Ancak, Erzurum'un kuzey-bati
kesiminde karsilasan Akkoyunlu ve Karakoyunlu kuvvetleri arasinda yapilan
savasta Osman Bey iki oglu ile beraber maktûl düstü (Eylül 1435). Iskender
Mirza onun kesik basini Memlûklu Sultani Barsbay'a gönderdi.
Otuz iki yil kadar
Akkoyunlu Devleti'nin basinda kalan Karayülük Osman Bey öldürüldügü zaman
seksen yasindan fazlaydi. Cesur, atilgan ve yilmak bilmeyen bir sahsiyete sahip
olan Osman Bey hayatinin tamamini mücâdele içerisinde geçirdi. Zamaninda
Akkoyunlu devleti Erzincan, Harput, Kemah, Çemiskezek, Mardin, Erzurum, Bayburt
ve Çaruh havzasina hakim olmus ve bu bölgelerin Türklesmesinde Osman Bey'in
büyük yararliligi görülmüstür.
5- Ali Bey
Karayülük Osman Bey'in
ölümünden sonra ogullari iktidar mücadelesine giristilerse de, bunlardan
veliaht olan Ali Bey, hem Sahruh, hem de Memlûk sultanindan beylik mensûrunu
aldi. Kisa süren beylik döneminde bir yandan Karakoyunlularin saldirilari ile
ugrasan Ali Bey, bir yandan da kardesi Mardin valisi Hamza Bey ile mücadele
etti. Ali Bey kizkardesini Sahruh'un ogluna vererek Timurlularla akrabalik tesis
etti. Kardesi Hamza Bey'in isyani ve Karakoyunlu baskisi sonucunda iki düsmana
karsi koyamayacagini anlayinca Osmanli hükümdari II. Murad ile Memlûk sultani
Çakmak'tan yardim istemek zorunda kaldi. Bir ara Memlûklular'dan gelen yardimla
kardesini bozguna ugrattiysa da, Memlûklularin çekilmesinden sonra
Osmanlilar'dan bekledigi yardimin gelmemesi üzerine ümitsizlige düserek
Suriye'ye çekildi. Böylece Akkoyunlu devleti kardesi Hamza Bey'in eline geçti
(1438).
6- Hamza Bey
Akkoyunlu Devleti
sehirlerinden Mardin hakimi olan Hamza Bey, Karayülük Osman Bey'in onüç oglu
arasinda en dirayetlisi idi. Mardin hakimi iken, burasini geri almak isteyen
Bagdat Hakimi Karakoyunlu Isfehan Mirza'yi 1437 yilinda agir bir maglubiyete
ugratmis ve bu zafer onun mevkini kuvvetlendirmisti. Hamza Bey, kardesi Ali
Bey'in elinden devlet idaresini aldiktan sonra diger kardesleri ve yegenlerinin
muhalefeti ile karsilasti. Ancak kisa sürede devlete hakim olan Hamza Bey,
Akkoyunlu birligini yeniden kurmaya çalisti. Memluk sultani tarafindan da
taninan Hamza Bey Erzincan hakimi Yakub Bey ile mücadeleye giristi ve onun
elinden Erzincan'i aldi (1439). Daha sonra Urfa'ya yerlesmis olan kardesi Ali
Bey'in oglu Cihangir Mirza'dan burasini almak istediyse de basarili olamadi.
Cihangir Mirza, kardesi Uzun Hasan'la birlikte amcasina muhâlefet ediyordu.
Kisa süren beylik
döneminde kardesleri ve yegenlerini itaat altina almak için mücadele eden Hamza
Bey 1444 yilinda vefat etti.
7- Cihangir Mirza
Hamza Bey'in ölümü
üzerine yerine kardesi Ali Bey'in oglu Cihangir Mirza geçti. Amcasinin
zamaninda Urfa hakimi olan Cihangir Mirza, Akkoyunlu devletinin basina
geçtikten sonra Karakoyunlu Cihansah ile mücadeleye giristi. Cihansah'in
1447'de baslayan taarruzu 1453'de yapilan barisla sona erdi. Ancak Cihangir,
Karakoyunlulara tabi olmak zorunda kaldi. Bu arada amcalari Mahmud, Seyh Hasan
ve Kasim Beyler ile baska amca çocuklari ona karsi faaliyet göstermeye
basladilar. Cihangir Mirza bu ayaklanmalari bertaraf ettiyse de bu kez küçük
kardesi Uzun Hasan Bey, agabeyinin Karakoyunlu tabiiyetini tanimayarak ona
karsi çikti. Bu sirada yirmisekiz yasinda bulunan Uzun Hasan Bey, Karakoyunlu
Cihansah'in Çagataylilarla ugrasmasindan faydalanarak Erzincan'i almaya
tesebbüs etti. Van gölü çevresini yagmaladi. Çemiskezek hakimi Seyh Hasan'i
itaat altina almak için o yörede bulundugu sirada agabeyi Cihangir'in âmid
(Diyarbekir)'den ayrilmasini firsat bilerek sehri ele geçirdi (1453).
8- Uzun Hasan
Agabeyinin elinden
Diyarbekir'i olan Uzun Hasan Bey, ilk is olarak kardesleri Cihangir ve Urfa
(Ruhâ) hakimi Uveys ile mücadeleye girdi ve Urfa'yi aldi. Mardin'i de ele
geçirmek istediyse de müstahkem bir kaleye sahip olan bu sehri ele geçiremedi.
Cihangir Mirza ise kardesi Üveys Bey'le beraber bir kaç kez Uzun Hasan'a karsi savasa
giristiyse de hepsinde bozguna ugradi ve sonunda Karakoyunlu Cihansah'tan
yardim istedi. Karakoyunlu hükümdari Cihansah; Piri, Savalan, Rüstem, Sah Haci,
Gaverüdi ve Ali Seker Bey emrindeki büyük bir kuvveti Cihangir'in yardimina
gönderdi. Uzun Hasan Diyârbekir yakininda bu müttefik kuvvetleri büyük bir
hezimete ugratti. Savas sonunda Cihangir ve Piri Bey canlarini güçlükle
kurtararak kaçtilar. Karakoyunlu emirlerinin pek çogunun öldürüldügü bu
savastan sonra Cihangir'in emrindeki askerlerin bir kismi Uzun Hasan Bey'in
hizmetine girdi. Bunun üzerine Cihangir Mirza, oglunu Hasan Bey'in huzuruna
göndererek ona itaatini bildirdi ve bundan sonra ölümüne kadar (1469) Hasan
Bey'e bagli kaldi.
Böylece hanedan
mensuplari arasinda birligi saglayan Uzun Hasan Akkoyunlu devletinin
sinirlarini genisletmeye basladi. Ilk olarak Hisnikeyfa'daki son Eyyubi
hükümdarini ortadan kaldirdi (1457). 1458 yilinda ise müttefiki olan
Karamanogullari üzerine saldiran Dulkadirli Arslan Bey'i maglûp ederek geri
çekilmeye mecbur etti. Uzun Hasan 1459 yilinda Gürcistan'da birkaç kaleyi ele
geçirerek Selçuklu soyundan geldiklerini öne süren Egil beylerinin
egemenliklerine son verdi. Bu tarihten itibaren Osmanlilarla komsu olan
Akkoyunlu Hasan Bey, Fatih Sultan Mehmed ile de mücâdeleye giristi. O, daha
önce Karakoyunlular'in ele geçirdikleri yerleri geri aldigi gibi, Sebin
Karahisar ve Koyulhisar'i da ele geçirerek Osmanli topraklarina akinlar yapmaya
basladi. Osmanli hükümdari Fatih Sultan Mehmed'e karsi kendisine müttefik
arayan Uzun Hasan, Anadolu'da Karamanogullari ve Isfendiyarogullari ile
anlastiktan sonra Trabzon-Rum Imparatorlugu ve Venedik Cumhuriyeti ile de
dostluk kurdu. Bu arada Rum Imparatoru IV. Yuannis'in kizi Katherina ile
evlenerek Trabzon'u Fatih'e karsi koruyacagina dair söz verdi. Ancak 1461
yilinda Fatih'in Trabzon'u fethedip Komnenler'in saltanatina son vermesine mani
olamadi.
Uzun Hasan,
Eyyubiler'in elindeki Hisnikeyfa'yi aldiktan (1462) sonra, Cihansah'in rizasi
ile Bayburt'u da ülkesine katti. Daha sonra Gürcistan üzerine bir sefer yaparak
bu bölgeleri itaat altina aldi. Bu sirada kendisine siginmis olan Karaman-oglu
Ishak Bey'e Karaman-ili hükümdarligini kazandirdi (1464).
Bu tarihten bir yil
sonra Dulkadir topraklarina girerek Harput'u ele geçiren Uzun Hasan Bey,
böylece devletini Ispir'den Urfa'ya, Sebin Karahisar'dan Siirt'e kadar
genisletti. 1466 yilinda bir kez daha Gürcistan üzerine sefer yapan Uzun Hasan,
ertesi sene üzerine yürüyen ezeli düsmani Karakoyunlu Cihansah'i gafil
avlayarak onu ve adamlarini öldürdü. Böylece Karakoyunlu Devleti'ni tamamen
çökerten Uzun Hasan Iran ve Irak topraklarini ele geçirdi. Cihansah'in halefi
ve oglu Hasan Ali, ise düzensiz kuvvetlerle 1368 yili baharinda Akkoyunlular
üzerine yürüdüyse de basarili olamayinca Timurlulardan Ebu Said'e müracaat
ederek, onu Irak ve Iran'i ele geçirmeye tesvik etti. Mart 1468'de Herat'tan
hareket eden Ebu Said, Serahs ve Nisabur üzerinden Meshed'e gelince, Uzun Hasan
elçiler göndererek baris teklifinde bulundu. Ancak bu teklifi kabul etmeyen Ebu
Said, Karabag'da kislamakta olan Uzun Hasan'in üzerine yürüdü. Mahmud-abad
civarinda yapilan savasta Uzun Hasan Herat kuvvetlerini agir bir yenilgiye
ugratti ve Ebu Said'i de kaçtigi sirada yakalayarak öldürttü (Subat 1469).
Ebu Said'in ölümünden
sonra Hemedan'a çekilen Hasan Ali Bey ise, Nisan 1469'da Uzun Hasan'in oglu
Ugurlu Mehmed tarafindan öldürüldü. Böylece Azerbaycan ve Iran'a hakim olan
Uzun Hasan Bey hükûmet merkezini Tebriz'e tasidi. Horasan'dan Sivas'a kadar
uzanan Akkoyunlu Devleti, Uzun Hasan Bey zamaninda büyük bir imparatorluk
halini aldi.
Dogu Anadolu, Iran ve
Irak'i içine alan kuvvetli bir devlet kurmayi basaran Uzun Hasan Misir ve
Osmanli ülkelerini almak düsüncesiyle Venedik'e Haci Mehmed adinda bir elçi
göndererek (1472), Osmanlilara karsi bir ittifak kurma çalismalarina basladi.
Venedik Cumhuriyeti bunu kabul ederek bazi atesli silahlarla birlikte elçiyi
Tebriz'e gönderdiyse de, bu ittifakdan iki devlet de umduklarini bulamadi.
1472 yilinda üçüncü
defa Gürcistan'a sefer yapan Uzun Hasan, Tiflis dahil olmak üzere bir çok
sehirleri almis ve Gürcü pernslerini itaate mecbur etmistir. Ancak ayni yil
içerisinde Suriye'ye yaptigi seferde basarisizliga ugradi.
Öte taraftan, Osmanli
padisahi II. Mehmed, Uzun Hasan'in kendisine karsi yürüttügü düsmanca davranisi
karsisinda bir yandan sefer hazirligi ile ugrasirken, diger yandan da bir
Venedik saldirisini önlemek üzere onlara baris teklifinde bulundu. Ancak
Venedik Cumhuriyeti, Egriboz adasinin geri verilmesini isteyince görüsmeler
kesildi.
1472 kisini
hazirliklarla geçiren Fatih, Mart 1473'te Üsküdar'dan ordusuyla birlikte doguya
dogru hareket etti. Ordu Sivas'a gelinceye kadar Sehzâde Mustafa ve Bâyezid'in
katilimlariyla yüz bin kisiyi buldu. Uzun Hasan, Fatih'in Erzincan'a geldigini
haber alinca, Tebriz'den yetmisbin kisilik kuvvetle hareket etti. Öncü
birliklerinin Tercan yakinlarindaki çarpismasinda Akkoyunlular üstünlük
sagladilar. Hatta Uzun Hasan'in oglu Ugurlu Mehmed Bey, Rumeli Beylerbeyi Has
Murad Pasa'yi pusuya düsürerek askerlerinin çoguyla beraber kiliçtan geçirdi.
Bunun üzerine Bayburt'a dogru çekilen Osmanli ordusu, Tercan civarinda
Otlukbeli (Üçagizli) mevkinde Uzun Hasan Bey'in ordusu ile karsilasti (11
Agustos 1473). Ögleden aksama kadar sekiz saat süren savas sonunda Osmanli atesli
silahlarina dayanamayan Akkoyunlu ordusu bozguna ugradi. Uzun Hasan'in
kuvvetlerinden pek çogu öldürüldü, bir kismi da esir alindi. Kendisi ise
kaçmayi basardi.
Uzun Hasan Bey,
Otlukbeli'nde aldigi bu yenilgiden sonra bati ile münasebetlerini kesti. Onun,
Osmanlilar karsisindaki bu yenilgisine kendisi kadar Türk'ü Türk'e kirdirmak
isteyen Papa, Macarlar, Lehler, Sicilya ve Venedik krallari da çok üzüldüler.
Otlukbeli
maglubiyetinden sonra Gürcüler Uzun Hasan'i tanimamaya basladilar. Bu sebeple
Uzun Hasan, 1476 yilinda dördüncü kez Gürcistan seferine çikti. Bu sefer
sirasinda da onlari maglup ederek ayaklanmalarina mani oldu. Uzun Hasan bu
sefer dönüsünde hastalandi ve 6 Ocak 1478'de Tebriz'de vefat ederek Nasriye
Medresesi'ne gömüldü.
XV. asrin en büyük
hükümdarlarindan biri olan Uzun Hasan zamaninda Akkoyunlu Devleti Dogu
Anadolu'nun yani sira Irak, Iran ve Azerbaycan'a hakim olarak büyük bir
imparatorluk halini almistir. Hükümet merkezini Diyarbekir'den Tebriz'e tasiyan
Uzun Hasan, Anadolu'daki Akkoyunlu Türkmenlerinin bir çogunu da Iran'a götürmüs
ve bu sebeple Dogu Anadolu'daki Türk irkinin azalmasina sebep olmustur. Uzun
Hasan, siyasi basarisinin yanisira ülkesinin imarina ve kültür hayatinin
gelismesine de büyük önem vermistir. Nitekim Tebriz'de muhtesem bir saray
teskilati kurarak devrin ileri gelen ulemâ ve suarâsini etrafinda toplamistir.
Ilim adamlarini himaye etmesi dolayisiyla ülkenin her tarafindan gelen ilim ve
sanat adamlarinin sayisi her geçen gün artmistir. Bunlardan meshur Celâlüddin Devvanî,
Ahlâk-i Celâli adindaki ünlü eserini Uzun Hasan Bey'e ithaf etmistir. Bunun
yaninda Akkoyunlular'in tarihi olan Kitâb-i Diyâr-i Bekriyye adli eser de onun
zamaninda Ebu Bekr Tihrânî tarafindan yazilmis ve 1471 yili sonunda
tamamlanmistir.
Bir çok dinî ve ilmî
müesseseler de vücuda getirmis olan Uzun Hasan Bey, Osmanli Devleti teskilâtini
örnek alarak devlet islerini tanzime ve teskilatlandirmaya çalismistir. Onun
hazirlamis oldugu kanunlar Dogu Anadolu'da "Hasan Padisah Kanunlari"
diye meshur olmustur.
9- Halil Bey
Uzun Hasan'in
ölümünden sonra Akkoyunlu Devleti'nin basina, ogullari arasindan Halil Bey
geçti (1478). Annesi Selçuk-sah Begüm'ün çabasi ile saltanati eline geçiren
Halil Sultan, hiçbir kusuru olmadigi halde kardesi Maksud Bey'i öldürtünce
aleyhinde isyanlar çikti. Bu olaydan sonra diger kardeslerinin itimatlari
sarsilarak kendisinden yüz çevirmeye basladilar. Halil Sultan her ne kadar
amcasi Cihangir'in ogullari Murad ve Ibrahim beylerin isyanlarini bastirdiysa
da, Diyârbekir valisi olan kardesi Yakub Bey tarafindan saltanatinin altinci
ayinda öldürüldü. Böylece Akkoyunlu tahtina Yakub Bey geçti.
10- Yakub Bey
Sultan Yakub,
hükümdarliginin ilk yilinda kardesi Sultan Halil'in oglu Elvend Bey ile
Karayülük'ün ogullarindan Seyh Hasan'in oglu Köse Haci Bey'in Siraz ve
Isfahan'da çikarttigi isyanlari kolaylikla bastirdi. Memlûk sultani Kayitbay
1480 yilinda Emir Yasbey kumandasinda Diyârbekir üzerine bir kuvvet sevketti.
Sultan Yakub'un bu orduya karsi Bayindir Bey, Sufi Halil Bey ve Biçenoglu Süleyman
Bey idaresinde gönderdigi Akkoyunlu kuvvetleri Urfa'yi ele geçirmek üzere olan
Memlûk ordusunu agir bir yenilgiye ugratti. Bayindir Bey bu zaferden sonra
Sultan Yakub'a karsi isyan ettiyse de, Sultan Yakub'un karsi hareketi sonucunda
yenilerek öldürüldü (1481).
Sultan Yakub, iç
karisikliklari bastirdiktan sonra Gürcistan üzerine bir sefer yaparak Ahiska
basta olmak üzere birçok kaleyi ele geçirdi (1482). Bu tarihten sonra daha çok
ülkesinin bayindirligi için çaba harcayan Yakub Bey, babasi gibi ilim
adamlarini ve sanatkârlari korumus, hatta kendisi de Türkçe ve Farsça siirler
yazmistir. Bu sirada, Sah Ismail'in babasi olan Seyh Haydar, etrafina topladigi
kalabalik bir mürid ile siilik mezhebini yaymaya çalisiyor ve etrafa akinlar
yapiyordu. Seyh Haydar, 1488 yilinda Sirvan üzerine yürüyerek buranin sahi olan
Ferruh Yesar'i çok zor durumda birakti. Kalabalik ve iyi techiz edilmis ordusu
olmasina ragmen, Seyh Haydar'in müridleri karsisinda çok zor duruma düsen
Sirvan sahi Ferruh Yesar, damadi olan Akkoyunlu Yakub Bey'den yardim istemek
zorunda kaldi. Bunun üzerine, kendisi sünni olan Sultan Yakub, siilik
faaliyetlerini yakindan takip ettigi Seyh Haydar üzerine yürümenin tam zamani
oldugunu düsünerek derhal harekete geçti. Süleyman Bisen emrindeki bir orduyu
Safevî Seyhi üzerine gönderdi. Seyh Haydar bu çarpismada az sayida mûridi ile
büyük bir gayret göstererek Akkoyunlu ordusunu yenmek üzere iken basindan
aldigi bir ok isabeti sonucunda öldü. Ismail disindaki ogullari da bu
çarpismada katledildi.
Akkoyunlu Devleti'nin
Uzun Hasan'dan sonraki bu mesud ve parlak günleri fazla devam etmedi. 1490
yilinda Tebriz'de meydana çikan bir veba salgini önce Sultanin annesi
Selçuk-Sah Begüm'ün, sonra ogullarindan Yusuf Mirza'nin ve en sonunda da Sultan
Yakub'un ölümüne sebep oldu. Çok genç yasta iken vefat eden Sultan Yakub Bey'in
oniki yil süren hükümdarlik devri Akkoyunlu Devleti'nin parlak bir dönemini
teskil eder. Ancak öldügü zaman, çocuklari çok küçük oldugu için Akkoyunlu
devleti bir buhran dönemine girmistir.
11- Baysungur Bey
Sultan Yakub'un ölümü
üzerine yerine, çocuk yasta olan üç oglundan Baysungur, devlet ileri gelenleri
ve bazi boy beyleri tarafindan hükümdar ilân edildi. Ancak ülkenin baska
taraflarinda da, diger boy beyleri baska sehzadeleri hükümdar ilân ettiler. Bu
sebeple ülke içerisinde karisikliklar basladi. Baysungur taraftarlari kisa
sürede bu karisikliklari önlediler. Bu sirada, genç hükümdarin atabegi olan
Sufî Halil, kendisine rakip olan umerânin bir kismi ile bazi sehzâdeleri
öldürterek devlet idaresine hakim oldu. Ancak bu durum fazla uzun sürmedi. Onun
idaresini istemeyen emirlerin bir çogu Diyârbekir valisi Süleyman Biçen ile
anlasarak Sufi Halil'i maglûp ettiler ve onu yakalayarak öldürdüler. Bu olaydan
sonra Süleyman Biçen Bey Baysungur'a atabey oldu.
Ancak, emirlerin bir
kismi, Alincak kalesinde hapis bulunan Uzun Hasan'in torunu Rüstem Mirza
etrafinda toplanarak onu hükümdar ilân ettiler. Süleyman Bey bu kuvvetler
üzerine yürüdüyse de maglup olarak Diyarbekir'e kaçti. Bu gelismeler üzerine
Sultan Baysungur, annesi tarafindan dedesi olan Sirvan Sahi Ferruh Yesar'in
yanina giderek ona sigindi (1492). Diyarbekir'e kaçmis olan Süleman Biçen ise
yakalanarak öldürüldü.
12- Rüstem Bey
Baysungur'un Sirvan
Sahi'na siginmasindan sonra Akkoyunlu Devleti'nin basina Rüstem Bey geçti. Bes
yil kadar devletinin basinda kalan Rüstem Bey'in hükümdarligi dönemi
karisikliklarla doludur. Öncelikle saltanati tekrar elde edebilmek ümidinde
olan Baysungur, kardesi Hasan Bey ile birlikte harekete geçti ise de yakalanarak
öldürüldü. Daha sonra Isfehan valisi ile Gilan hükümdari isyan ettiler, ancak
bu isyan da kisa sürede bastirildi.
Bu isyanlardan sonra
Rüstem Bey Safevîler ile mücadeleye giristi. Sultan Yakub zamaninda kendilerine
büyük bir darbe indirilen Safevî müridleri, Ali b. Haydar'in etrafinda
toplanarak yeniden teskilâtlanmaya baslamislardi. Bir kisim Karakoyunlu
boylarini da maiyyetine katan Ali, devlet kurmak için harekete geçti. Ancak ona
bu firsati vermek istemeyen Akkoyunlular, onu agir bir yenilgiye ugratarak
öldürdüler(1493).
Rüstem Bey'in
karsisina, Akkoyunlu tahtini ele geçirmek için yeni bir rakip daha çikti.
Ugurlu Mehmed'in oglu ve Fatih Sultan Mehmed'in kizindan torunu olan Ahmed Bey,
dayisi Osmanli hükümdari II. Bayezid'den aldigi yardimlarla Rüstem Bey üzerine
harekete geçti. Rüstem Bey, Ahmed Bey'e karsi çikti ise de, emirlerinden
birçogunun kendisine hiyanet etmesi sebebiyle yenilerek öldürüldü (1496).
13- Ahmed Bey
Boyunun ve kollarinin
kisaligi ve sismanligi sebebiyle Göde lâkabiyla meshur olan Ahmed Bey Akkoyunlu
tahtina oturur oturmaz isyanlar bas gösterdi. Bunun üzerine Ahmed Bey
isyancilara sert davranarak onlari öldürmeye basladi. Ancak Isfehan tarafinda
çikan bir isyani bastirmak için giristigi harekâtta kendisi de öldürüldü. Saltanati
bir sene kadar sürdü. Göde Ahmed Bey'in öldürülmesinden sonra Akkoyunlu Devleti
hemen hemen parçalanma noktasina geldi. Emirlerin her biri Akkoyunlu
sehzâdelerinden birisini ayri ayri yerlerde hükümdar ilân ettiler. Böylece
Akkoyunlu Devleti içerisinde siddetli bir karisiklik basladi. Bu mücadeleler
sirasinda pek çok emir öldügü gibi, Yezid'de hükümdar ilan edilmis olan Mehmed
Mirza da öldürüldü.
b- Akkoyunlular'in
Parçalanmasi ve Yikilisi
Bu karisiklik
içerisinde parçalanmak üzere olan Akkoyunlu Devleti Yakub Bey'in oglu Murad ile
Elvend Bey arasinda taksim edildi (1501). Bu paylasmada Irak-i Arab, Irak-i
Acem, Fars ve Kirman ülkeleri Murad'da kalirken, Azerbaycan, Erran ve
Diyarbekir bölgesi de Elvend Mirza'nin idaresine verilmisti.
Akkoyunlu Devleti'inin
parçalanmaya yüz tuttugu bu dönemde Safevîler Azerbaycan'da güçlü bir devlet
olarak ortaya çikiyordu. Erdebil Seyhi'nin oglu olan ve agabeyi Ali'nin
Akkoyunlular tarafindan öldürülmesinden sonra Safevîlerin basina geçen Ismail,
babasinin müridlerini etrafina toplayarak her geçen gün biraz daha güçlenmeye
basladi. O, Akkoyunlularin dahili mücadelelerinden de istifade ederek ülke
içerisinde rahatça dolasma imkanini buldu ve Erzincan'a gelip burada
teskilâtlanmaya basladi. Bu sirada Osmanli padisahi II. Bayezid'in Modon ve
Koron'un fethi ile mesgul bulunmasi dolayisiyla Osmanli teb'asindan da binlerce
kisi Erzincan'a gelerek müridleri Ismail'e katildilar. Akkoyunlu Devleti
içerisindeki Karakoyunlu cemaatleri ile Anadolu'nun muhtelif yerlerindeki
Osmanli ve Dulkadirlilara tabi boy ve oymaklarin Erzincan'daki seyhlerinin
etrafinda toplanmasi neticesinde Safeviler oldukça güçlendiler.
Ismail, önce Sirvan
Sahi Ferruh Yesar üzerine yürüyerek onu öldürdü (1501). Safevi seyhi Ismail
bundan sonra Akkoyunlu topraklarina saldirmaya basladi. Bunun üzerine Elvend
Mirza kuvvetleriyle Safevîlerin üzerine yürüdü. Nahcivan yakinlarindaki Sürûr
mevkiinde karsilasan iki ordudan Elvend Mirza'nin kuvvetleri kalabalik olmasina
ragmen Akkoyunlular yenildiler. Akkoyunlu ordusunun büyük bir kismi ile
beylerden bir çogu savas meydaninda öldürüldüler. Bu savas neticesinde
Azerbaycan Safevîlerin eline geçti. Akkoyunlular'i bozguna ugratan Sah Ismail
Tebriz'de sahlik makamina oturarak Safevî Devleti'ni resmen kurdu (1501).
Sah Ismail karsisinda
agir bir yenilgiye ugrayarak kuvvetlerinin bir çogunu kaybeden Elvend Mirza
Erzincan taraflarina çekilerek asker toplamaya basladi. Ancak onun Erzincan
taraflarinda bulunmasi Sah Ismail'in pek hosuna gitmedi. Çünkü Anadolu'dan
gelen Sah Ismail taraftarlarinin yollari kesilmis oluyordu. Bu sebeple Sah
Ismail, Sarikaya mevkiinde bulunan Elvend Bey üzerine yürüdü. Elvend Mirza ve
askerleri ise mukavemete cesaret edemeyip Tebriz'e dogru çekildiler. Sah Ismail
onlarin Tebriz yönüne gittigini ögrenince geri döndü. Bunun üzerine Tebriz'e
çok yaklasmis olan Elvend Mirza, Hemedan yolu ile Bagdad'a kaçti. Bundan sonra
hükümetini ele geçirmek için mûcadeleye devam eden Elvend Mirza basarili
olamadi. Yalnizca Diyarbekir bölgesinin küçük bir kismina hakim olan Elvend
Mirza 1504 yilinda vefat etti.
Elvend Bey'i bertaraf
eden Sah Ismail, bu defa Akkoyunlu Sultan Murad üzerine yürüdü. Murad, Hemedan
yakininda Alma-Kulagi denilen yerde Sah Ismail kuvvetlerini karsiladi. Ancak
yapilan savasta büyük bir maglubiyete ugrayarak kendisi güçlükle kaçti.
Askerlerinin bir çogu ile emirleri ise öldürüldüler. Sah Ismail bu zafer ile
Irak-i Acem, Fars ve Kirman'i devletine katmayi basardi (1503). O, daha sonra
Diyârbekir çevresini de eline geçirerek bütün Akkoyunlu ülkesine sahip oldu.
Sah Ismail'e maglup
olduktan sonra önce Suriye'ye kaçan Sultan Murad daha sonra Dulkadir-oglu
Alaüddevle Bozkurt Bey'e iltica etti. Bu sirada Alaüddevle'nin kizlarindan
birisi ile evlenen Murad, buradan Osmanli ülkesine giderek Yavuz Sultan Selim
'in hizmetine girdi. Yavuz Sultan Selim'in Çaldiran seferine de katilan Sultan
Murad, sefer dönüsünde bir miktar kuvvetle beraber Diyârbekir'in fethi için
görevlendirildi. Ancak Sah Ismail'in Urfa valisi olan Eçe Sultan Kaçar,
emrindeki az bir kuvvetle Murad üzerine gelerek onu bozguna ugratti. Yapilan
savasta Murad Bey de öldürüldü ve kesik basi Sah Ismail'e gönderildi (1514).
Böylece son Akkoyunlu
hükümdarinin da ortadan kalkmasi ile Safeviler bütün Akkoyunlu topraklarina
sahip oldular. Sah Ismail, yalniz Akkoyunlu hanedanini ortadan kaldirmakla
kalmamis, Akkoyunlulara tabi olan bütün boy ve oymaklari da merhametsizce
öldürmüstür.
Onun katliamindan
kaçip kurtulabilen Akkoyunlu boylari ise Memlûk-lular'a, Dulkadirlilar'a ve
Osmanlilara' siginmislardir.
Akkoyunlu Devleti'nin
yikilmasindan sonra Anadolu'da yasayan Akkoyunlu ulusu, görünüste Osmanli
Devleti'ne bagli olmakla beraber, XVI. yüzyildan baslayarak Celâli isyanlarina
genis ölçüde katilmislardir.
II- TESKILâT VE KÜLTÜR
XV. yüzyilda siyasî
bir birlik kurarak Dogu Anadolu, Irak ve Iran'a hakim olan ve Uzun Hasan'in
hükümdarligi zamaninda en genis sinirlarina ulasan Akkoyunlu Devleti;
örgütlenme, yönetim, düsünce yapisi ve sosyal hayat bakimindan Anadolu ve
Iran'da kurulmus olan Müslüman-Türk devletlerinin etkisi altinda kalmistir. Bu
devletin teskilâti, esas itibariyle Karakoyunlu Devleti'nin teskilâti gibi
Celâyirliler Devleti teskilâtina ve dolayisiyla Ilhanlilarinkine dayanir.
Hükümdarin seçilmesinde sülale ileri gelenleri ile ulusun reisleri söz sahibi
idiler. Hükümdar ayni zamanda ulusun da basiydi. Akkoyunlu hükümdarlari seçimle
basa gelirlerdi. Hükümdarlarin simge olarak çetr ve beyaz renkte sancaklari
vardi. Paralarinda Sultan ünvanini kullanirlardi. Sehzâdeler, diger Türk
devletlerinde oldugu gibi, gençlik çagina geldikleri zaman bir vilâyetin
idaresine tayin olunurlar ve atabeyleri ile birlikte bu bölgeyi idare
ederlerdi. Vilayetlerin idaresi validen sonra kadi ve subasilara birakilmisti.
Kadilar ser'i islere bakarlar ve kisiler arasindaki hukuki davalari
hallederlerdi. Vilâyetin bütün askeri ve inzibati islerinden ise Subasilar
sorumlu idiler.
Akkoyunlu Devleti'nin
saray örgütü baslangiçta Ilhanlilar ve Timurlularinkine benzemekle beraber daha
sonralari Selçuklu ve Osmanli tarzinda gelismistir. Uzun Hasan, büyük
fetihlerden sonra Istanbul'daki Osmanli sarayi ölçülerinde bir saray yaptirmis
ve çagdasi olan Fatih Sultan Mehmed gibi bir teskilât kurmustur.
Akkoyunlu sarayindaki
memuriyetler Anadolu beyliklerinde görülen rikâbdar, tesrifatçi, çasnigîr,
mirahur, kusçu, muhasip, hazinedar, nekkareci, Sarabdar, Ferras gibi
ünvanlardan olusmaktaydi.
Selçuklularda oldugu
gibi Akkoyunlularda da yönetim islerinin yürütüldügü makam Büyük Divan idi.
Divan reisine Sahib-i Divan denilmekte olup bir mühre sahipti ve gereken belge
ve kararlari bununla mühürlerdi. Bundan baska divanda "sahib" denilen
vezirlerle, her biri bir nezarete karsilik gelen teftis, tugra, istifa
(maliye), adl ve arizî divanlarinin nazirlari, kazasker ve pervaneci bulunurdu.
Bunlardan baska bazi büyük boy beyleri ile sülaleye mensup beyler de divanin
tabii üyesi idiler. Bu beylerin en büyügü olan Emir-i a'zam hükümdarin
katilmadigi seferlerde baskomutanlik görevi yapardi. Valilikler, sülale
mensuplarina ve emirlere verilir. Bunlar da ellerinde bulunan topragin gelirine
göre asker beslerlerdi.
Akkoyunlu Devleti'nde,
ordunun temeli yaya ve atli kuvvetlerden olusuyordu. Süvari birlikleri,
Bayindirlilar basta olmak üzere çesitli boylardan seçilir ve sayilari 30.000'i
bulurdu. Uzun Hasan bu birliklere, Osmanlilar'da oldugu gibi kasaba ve
köylerden alinan piyade azablarini da katti. Çerik adini tasiyan ve eyalet
valilerinin emrinde topraga bagli olan timarli sipahiler de devletin
kurulmasinda ve yükselmesinde büyük yararliliklar göstermistir. Bunlardan baska
deveci, yamci, ra'denbaz, bâzbâz, kusçu ve parsci gibi zümreler de Akkoyunlu
ordusunda yer almaktaydi.
Akkoyunlu devletinde,
ordu emirlerinin ilân ve duyurulmasi, askerin çagrilmasi ve toplanma yerlerinin
ilânini "Tavaci" adi verilen askeri memurlar yapardi. Bunun yaninda
tavacilar, bütün askerleri bir deftere kaydeder ve böylece asker sayisi her
zaman bilinirdi. Hassa askerleri maaslarini divandan alirlar, azablar ve
çeriklere ise yalnizca harp zamanlarinda maas ödenirdi. Uzun Hasan Bey'in toprak
örgütü ve timarli sipahiler hakkindaki yasalari "Hasan Padisah
Kanunlari" olarak taninmis olup, çiftçiden, esnaftan, san'atkârdan ve
tüccardan alinan vergilerin adil bir sekilde tarh ve tahsil edilmesi için
meydana getirilmisti. Hatta Hasan Bey bütün örfi vergilerin kaldirilmasini
istemisse de mülkî ve askeri idarecilerin itirazlari ile karsilasinca bunu
gerçeklestirememistir. Hasan Bey'in kanunnâmesi Osmanlilar tarafindan bir
müddet, Safevîler tarafindan da uzun müddet kullanilmistir. Bu kanunnâme, Akkoyunlu
Türkmen Devleti'nin Islâm malî hukuk tarihine yaptigi önemli bir hizmettir.
Akkoyunlular zamaninda
bilim ve fikir hayati da önemli ölçüde gelismis idi. Özellikle Uzun Hasan Bey
devrinde ilim ve fennin yayilmasina çok önem gösterilmis, bu amaçla ülkenin her
yaninda medrese, imâret ve diger hayir müesseseleri yaptirilmistir. Uzun Hasan
ve ogullari Halil ve Yakub Beyler Iran, Irak, Mavaraünnehir ve Türkistan'daki
bilgin ve san'atkârlari saraylarina davet ederek onlari himaye etmislerdir.
Uzun Hasan'in davet ettigi bilginlerin basinda gelen meshur matematikçi ve
astronom Ali Kusçu, hacca gitmek üzere Tebriz'den geçtigi sirada Uzun Hasan
Bey'in rica ve israri ile orada kalmisti. Yine uzun süre Akkoyunlularin
sarayinda kalarak onlar adina kitap yazan bilgin ve sair Celaleddin Devvanî,
felsefe konularini içeren Ahlâk-i Celâlî ile Uzun Hasan dönemindeki askeri
durumu anlatan Arznâme adli eserlerini Uzun Hasan'a ithaf etmistir. Ayrica
Hasiye-i Kadîme ve Risâle-i Adâlet adli eserlerini ise övgülerini gördügü Halil
ve Yakub Beyler adina yazmistir. Uzun Hasan Bey'in medreselerinde bu âlimlerden
baska Tahranli Mevlâna Ebû Bekir, yüksek riyâziyatçi olan Mahmud Can, alim ve
edip Kadi Muslihiddin Isa ve sonradan Osmanlilarin hizmetine geçecek olan ve
mühim görevlerde bulunan Idris-i Bitlisî gibi âlimler hizmet etmislerdir.
Akkoyunlu Devleti
zamaninda imar faaliyetlerine de önem verilmis, hanedan mensuplari ile büyük
beyler çok kisa süren zamanlarinda gerek Anadolu'da ve gerekse Iran'da cami,
medrese, kervansaray, hastahane, türbe ve saray gibi pek çok eser meydana
getirmislerdir. Ancak bu eserlerin çogu günümüze ulasmamistir. Bunun sebebi ise
yalnizca zamanin tahribi degil, bilhassa Safevilerin, Akkoyunlular'in yaptirmis
oldugu ictimaî eserleri plânli bir sekilde yikmalaridir. Akkoyunlular
zamanindaki bayindirlik müesseseleri, özellikle Uzun Hasan ve onun ogullari
zamaninda basta Tebriz olmak üzere ülkenin pek çok yerinde insa edilmistir.
Hükûmet merkezinin Tebriz'e tasinmasindan sonra Sahib-abad mahallesinde büyük bir
saray, Uzun Hasan Camii, büyük bir hastahane ve Nasriye medresesi gibi eserler
yapilmistir. Bunlardan baska Uzun Hasan'in Mardin'de yaptirdigi hastahane,
ashane ve misafirhane; Tercan'daki cami ile Tebriz'deki Kayseriye Çarsisi,
Bayindir Bey'in Ahlat'taki imaret, medrese, cami ve hamami gibi eserleri
sayabiliriz. Akkoyunlularin ilk merkezi olan Diyarbakir'da da Hoca Ahmed'in
1489 yilinda yaptirdigi Ayni Minare Camii, Cihangir'in oglu sultan Kasim'in
yaptirdigi Seyh Matar Camii bulunmaktadir. Mardin'de bulunan Sultan Kasim
(Kasimiye) Medresesi de bu devrin önemli yapilarindindir.
Akkoyunlu hükümdari
Yâkub Bey devrinde onun himayesi ile minyatür sanati da büyük bir gelisme
göstermistir. Akkoyunlulardaki bu minyatür gelenegi Safevî devleti zamanindaki
minyatürler üzerinde derin tesirler birakmistir.
Kaynak: Osmanli tarihi
HAZIRLAYAN:
YAKAMOZ İNTERNET CAFE
VEYSİ
VE AYTAÇ (MaviSakaL)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder